Üstün Öztrak: “Ösym Başkanını Kurban Verip, Bu İşten Sıyrılmayı mı Düşünüyorsunuz. Yoksa Giderayak Devlete Yandaşlarınızı Doldurmaya Çalışırken,…

CHP Sözcüsü Yüksek Öztrak, “Hayrola, bu hangi telaş! ÖSYM Başkanı’nı kurban verip, bu işten sıyrılmayı mı düşünüyorsunuz. Yoksa giderayak devlete yandaşlarınızı doldurmaya çalışırken, ameliyat elinizde mi patladı? ÖSYM Başkanına tavsiyemiz, bu işi birilerinin talimatıyla yaptıysa, elan esbak Yer ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın yaptığı kabil, namına ferman vereni açıklasın. Yoksa bu pilav çıktı su kaldırır” dedi.

CHP Sözcüsü Üstün Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde matbuat toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:

“Geçkin, geçmiş TBMM grubumuzu, peşi sıra Eşkâl Dümen Kurulumuzu, yedi düvele karşı yaptığımız, İstiklal Mücadelemizin arz koca kilit taşlarından biri olan, kadim şehrimiz Erzurum’dahi topladık. Türkiye Şişman Millet Meclisi tatilde amma Cumhuriyet Umum Partisi, Genel Başkanımızın talimatıyla, Genel Model yönetimimizle, Sedir grubumuzla, sahada çalışmalarını sürdürmeye, milletimizle hemhal olmaya devam edecek. Kayran çalışmalarına Erzurum’dan başlamamız ise, bittabi doğru değil.

Erzurum Kongresi, birlik 103 yıl geçmiş 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri beyninde toplandı. Manda ve himayenin akseptans edilmeyeceği, milli iradeyi bilge kılmanın asıl asıl olduğu, hükümet işlerinin Meclis marifetiyle taharri edilmesini hatırlamak amacıyla çalışılacağı, kamu dünyaya Erzurum’dan ilan edildi. İşte hakeza manalı bir tarihin yıldönümünde, genlerinde, Rum ve Rumeli Sıyanet-i Ülfet ve Kuvayı Milliye olan partimizin, seçim sathı mailine girdiğimiz bu dönemde, türe, hususiyet, hak ve milli iradeyi bilgili kılma mücadelesini, Erzurum’dan başlatmasından elan katıksız bir öz olamazdı. Erzurum; hem Sayın Genel Başkanımızı hem da CHP grubunu, iri tıpkısı misafirperverlikle bağrına bastı. Erzurumlular birlikte ‘kral değil, taban istiyoruz’ dedi. Bu vesileyle, tam Erzurumlu hemşerilerimize, bir misil henüz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

“KİBİR, ŞEYTANIN YERYÜZÜ SEVDİĞİ GÜNAHTIR”

Esbak Model Dümen Kurulumuzun gündeminde, yırtık veren KPSS skandalı vardı. Ululuk yönetimindeki kriz daha çok anca bire bir noktaya geldi kim, bu ülkede imdi emniyetli ayrımsız imtihan yapılamaz kuzuluk geldi. Yeniden ekonomide derinleşen akse, küsurat hanay pahalılığı, ağırlaşan fakirlik, kurulumuzun gündemindeydi. Kazançlı akse ve sıkıntıların, aut politikada amil olduğu kırılganlıkları ve eksantrik ülkelere verilen tür tavizleri değerlendirdik. Bu sıkıntılardan nasıl çıkacağımızı kurulumuzda tartıştık. ‘Kibir, şeytanın genişlik sevdiği günahtır.’ Kalpteki kibir, insanın aklını başından alır. İnsanı felakete sürükler. Siyasette, bu gurur sarhoşluğu ve gösterişli zehirlenmesi, ‘Hübris’ hastalığı yerine adlandırılır. Hübrise yakalanan siyasi, konusunda ayrımsız bile devlet yönetiyorsa, hemen kendini değil, birlikte ülkesini üstelik uçuruma sürükler. Bu nedenle hübrise yakalanan siyasetçilerin bir an ilk sandıkta biletinin kesilip evine gönderilmesi, tıpkısı ulusun huzuru, refahı ve çocuklarının geleceği açısından, sonuç derece önemlidir. Olur, bu fesat pekâlâ ortaya çıkar? belli başlı belirtileri nelerdir? Hübris illetine yakalanan siyasetçi, narsistleşir. Kendisini seçkin şeyin merkezinde görür. Devlette ne kadar ön, ülke varsa, öz ‘lütfu keremi’ sanır. Benim bakanım, benim valim’ diyerek başlayan cümleler, ya birlikte; ‘İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım dörtlü doruk yaptık’ kadar, kendisiyle, devleti özdeşleştiren, ‘Ben varsam heybet var’ tarzı ifadeler, aha bu illetin tezahürleridir. Bu illete tutulmuş siyasi, öz kaderiyle ülkesinin kaderini benzeri görür. ‘SELIM Parti’nin kaderi ile ülkenin kaderi cilt ve keski üzere birbiriyle bağırsak içe geçmiştir’ sözleri, bu aygın baygın illetin sonucudur. Benlik hastalığına yakalanan siyasetçi, kendisini anca aynı mertebeye koyar ki, bundan sonra yaptıklarından belde mahkemelere değil, Ayrımsız bir tane Tanrı’a hesap vereceğini düşünür. Devletin askeriyesini, adliyesini, mülkiyesini, maliyesini FETÖ’cülere konfirmasyon kırat. Paydaşlık yaptığı bu hainler darbeye yeltenir. Millet iradesinin tecelligahı Meclisimizi bombalar. Milletimiz, devletini sokaklardan toplar. Bunun için canını verir. Şehit olur. Amma tamam bunlara amil olan benlik abidesi menfaat, Rabbim ve milletim beni affetsin’ deyip, işin içinden sıyrılmaya kalkar. Benlik illetine yakalanan siyasi ülkesinin gerçeklerinden üstelik tamamen kopar. Ülkesinin yurttaşları araba sahipliğinde, Avrupa sonuncusudur. Emeğiyle geçinenlerin tıpkı otomobil sahibi olma umudu birlikte, onun hatalarıyla çalınmıştır. Amma o menfaat: ‘Herkesin altında maşallah arabası var’ diyebilir. Vatandaşları, bozuk ekmek kuyruklarında saatlerce beklerken, o gurur abidesi çıkıp, ‘Aç küsurat namevcut, akse namevcut, bütünü manipülasyon’ der.  Kendilik hastalığına tutulan siyasi, kendisini her nev hatadan öz görür. Tek uyarıyı, eleştiriyi akseptans etmez. Kendisini eleştirenleri yanından birer birer uzaklaştırır, sarayında giderek yalnızlaşır. Benbenci siyasetçinin pahal sarhoşluğu, altındakilere da yansır. Devleti, partilerinin devleti olarak görürler. Kendileri çoluk çocuğunu devlet protokolünün birincil unsuru yapar. İl başkanları, Mehmetçiklerimizi sıraya dizip, kendilerini karşılatmaya ataklık eder. İşte bugün ülkemiz hangi eyvah kim, milleti unutan, bol olan seçkin şeyi kendinden taşınır sanan, kişi hatalarının sorumluluğunu üstlenmeyen, gurur abidesi Erdoğan ve şürekası elinde, aynı buhrandan diğerine sürükleniyor.

“O YİNE HİÇ SIKILMADAN, BİR MISIL ELAN 6-7 KAMER SONRASINA TERMIN VERİP, MİLLETTEN SABIR İSTEMEYE BITMEME KIRAT”

Sevinme ve övgüler Erdoğan’a, şikayet ve mesail Bay Kemal’e… Erdoğan’ın yetkisi çok ama sorumluluğu tek namevcut. Bu kendilik abidesi aynı safsatanın peşine takılır, bakanları, Hat Bankası Başkanlarını görevden alır, ‘Liyakat değil, bana ilişik balaban’ der. Enflasyonu durduk yere şaha kaldırır. Sonra dahi bunun sorumluluğunu, ‘Dış güçlerin, global dalgalanmaların, bölgesel gerilimlerin, içerideki tamahkarların;’ konusunda atmaya kalkar. Şekil Bankası Başkanını yardımcı koltuğuna oturtur. Bankanın sürücü koltuğuna zarif. Resim faizini talimatla yüzdelik 19’dan 14’e kişi indirtir, sonraları bile çıkıp ‘nassımın gereği’ der. Enflasyon yüzde 16’dan, yüzdelik 39’a yarar. Sarayın kibirlisi, ‘Rabbimiz sizi içtinap etmek ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınar. Sabredin’ der. Bunu dedikten sonradan, şişkinlik 7 ayda yüzdelik 36’dan, bu kere yüzde 80’e çıkar. O gene tek sıkılmadan, benzeri yol elan 6-7 kamer sonrasına termin verip, milletten sabır istemeye devam paha. Firavunlaşır, Karun tamam. Ama yüzlü yüzlü Harun pozlarına girer. Önemli Tanrı, hakeza bezirganların varlığını çok gani bildiği üzere, ‘Aldatan, sizi Cenabıhak ile aldatmasın’ diyerek, birlik kullarını kategorik uyarmıştır. Altını çizerek söyleyelim bugün mutfaklarda tencereler boşsa, alım satım tezgahları, market rafları yangın yeriyse, ulus fasit savuşturmak için saatlerce sırada bekliyorsa, çocuklar yatağa haris giriyorsa, alnının teriyle çalışanlar amacıyla, karı ahzetmek, makine almak çıktı sahne olduysa, bunun sorumlusu, ‘Ben ekonomistim’ diyen, ‘Ekonominin sorumlusu benim, ben’ diye niteleyerek böbürlenen, Erdoğan’dan diğeri değildir.

“MİNARE O BÜYÜKLÜĞÜNDE NAZIK Kİ, ARTIK KILIFA SIĞMIYOR”

Zaman Temmuz para şişkinliği rakamları açıklandı. TÜİK’e bakarak aylık şişkinlik yüzdelik 2,4’müş… İki dolaşma önceki İstanbul Ticaret Odası ‘yüzdelik 4,1’ dedi. Bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG bugün ‘Yüzde 5’ dedi. Temmuz enflasyonu için ortalık beklentisi ise ‘Yüzde 3,2’ idi. TÜİK’in açıkladığı şişkinlik, bunların hepsinin altında. Makyaj giderek ağırlaşıyor. TÜİK üzerindeki Saray vesayeti,  bundan sonra objektiflerden dahi saklanmıyor. TÜİK Başkanının, tüm üstelik enflasyon rakamları açıklanmadan önceki, saraya yaptığı musahabe, amacına ulaşmış görünüyor. Amma şurası dahi hatırlatalım, kalabalıkta işlenen suçun, tenhada özrü olamaz. Şişkinlik istatistikleriyle ayartmak, milletimizin ücretini ve maaşını bile bile gasp etmektir. TÜİK yöneticileri bile sayın Genel başkanımızın söylediklerini dikkate alsın. Sarayın tetikçiliğine soyunmaktan vazgeçsin. Çıktı bütün şunu biliyor ki; ‘Enflasyon arz nazik ahali düşmanıdır.’ Erdoğan milletimizi bile isteye, bu canavarın dişlerinin arasına atmıştır. Enflasyonu tarihimizde yepyeni aynı çabucak azdırmıştır. Zaman yıllık mütemmim enflasyonu yüzde 79,6. Müstahsil enflasyonu ise yüzdelik 144,6. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla da, mütemmim enflasyonu, 1998 Ilkgüz ayından bu yana yeryüzü yüksek seviyesinde. Müstahsil enflasyonu ise Cumhuriyet tarihimizin, sunma yüksek seviyesinde. Hakeza ayrımsız yetiştirici enflasyonunu ne 1994 krizinde, ne 2001 krizinde, ne üstelik 1970’lerde gördük. Değme ne kadar, ‘Minareyi çalan, kılıfını uydurmaya çalışsa bile’ Minare o kadar iri ki, artık kılıfa sığmıyor. Dünyada sonuç bire bir yılda, azık fiyatlarındaki artım yüzdelik 23. Bizdeki gıda enflasyonu yüzdelik 95, dünyada akıbet bire bir yılda deri fiyatlarındaki çoğalma yüzdelik 13. bizde yüzde 90. dünyada hububat ve hububat ürünlerindeki pahalılık yüzde 28. bizde yüzdelik 118 dünyada şeker hastalığı fiyatlarındaki artım sadece yüzdelik 9. bizde yüzdelik 153. Erdoğan’ın bu fahiş zamları tek kılıfa sığmaz. Milletimiz Erdoğan’ın hangi yaptığını görüyor, notunu dahi veriyor. Milletimiz zaman avlu pahalılığı altında inim inim inliyorsa, bunun biricik tıpkı sorumlusu vardır. O birlikte; gurur abidesi Erdoğan’dır. Sonuç dört yılda bu ülkede, Üç Kaynak ve Maliye Bakanı, dört Gestalt Bankası Başkanı, ilkokul TÜİK Başkanı gördük. Mevrut, hep gideni arattı… ‘Artık bu kadarı birlikte imkânsız’ denilen ne varsa oldu. Paramızın itibarını korumakla memur kurumun itibarı, beş paralık edildi.

“MİLLETE ÇEKİLEN BU OPERASYONU, SİZ KİMİN ADINA ÇEKTİNİZ?”

Bundan 1,5 sene geçmiş, Erdoğan’a mail bir gazete, ‘Bu operasyonu ki yerine çektiniz?’ manşetiyle, esbak Gestalt Bankası Başkanı’nı hedefe koydu. Bu manşetin, Erdoğan’dan bilgisiz atılması benzer mü? Bittabi değil. Atanan Model Bankası Başkanı birlikte, tıpkısı gazetede kalem oynatan eski aynı YANLIŞSIZ Partili vekildi. Sarayın istediği oldu. O gün attıkları manşette, ‘Türkiye, faziletkâr faizde üçüncü acun liginde’ diyorlardı. Zaman Türkiye, bibi faizde üçüncü dünya liginde… Ama artık Türkiye, hemen faizde değil Enflasyonda de üçüncü dünya liginin zirvesinde… Şimdi tığ soruyoruz: ‘Millete çekilen bu operasyonu, siz kimin hesabına çektiniz?’ Zira bu bayağı aynı hareket değil. Sorumluluk benzeri sefer yapılırsa, sorumluluk peki. Sorumluluk daim tekrarlanırsa, bu tıpkı tercihtir. Tıpkısı kat elan soruyoruz: ‘Siz kimin namına bu operasyonu çektiniz?’

“TİCARETTE ÖNEL, SÖZLEŞME KALMADI. BUNLAR SİZİN ‘ŞAMBRELE YAMA’ POLİTİKANIZIN SONUCU”

Sanayicinin krediye erişim imkanı kalmadı. Dövize sıkışan Hükümet, benzeri yandan Minval Bankası, bire bir yandan BDDK tarafından, itimat musluklarını kapatıyor. Sanayicinin, ihracatçının elindeki dövizlere ahali koyuyor. Ana altından patak gösterip, sanayiciye ‘Elinizdeki dövizi satın’ diye niteleyerek ağırlık yapıyorlar. en son İstanbul Sanayi Odası’nda, yepyeni bire bir skandal yaşandı. Yardımcı koltuğunda oturan Gestalt Bankası Başkanı, namına derdini anlatan sanayiciye demediğini bırakmadı. Bulunmayan, sanayici aldığı düşük faizli krediyle, 55 milyar dolarlık döviz almış… Bulunmayan, sanayici stokçuluk yapıyormuş… Bulunmayan, ucuz krediyle döviz düzlük sanayicilerin listesi ellerindeymiş… Galiba Gestalt Bankası Başkanı yardımcı koltuğunda, sanayicileri fişlemiş.  Sen direksiyonu sarayın kibirlisine kaptırmışsın. Kanunen sana verilen enflasyonu düşürme görevini, yerine getirememişsin. Milli paramızın değerini pul etmişsin.  Sanayicinin istihsal maliyetleri almış başını gitmiş. Bak aha üretici enflasyonu yüzdelik 145 olmuş. Sayenizde sanayicinin işletme sermayesi herhangi bir zaman eriyor. Zaman aldığı hammaddeyi, meydanlık mamulü, ferda kaça hesabına koyacağını bilmiyor. Ticarette vade, sözleşme kalmadı. Bunlar sizin ‘şambrele metres’ politikanızın sonucu… Amma çıktı lastik metres tutmuyor. ve on paralık sıkılmadan siz çıkıp üreticiyi, sanayiciyi suçluyorsunuz. Bağımlı civar teker nereye, ense tekerlek de oraya.

“İŞ EHLİNE VERİLMEZSE, TARLAYA KARGA, AMBARA FARE, FIRINA HIRSIZ, MEMLEKETE HARAMİ DADANIR. ÜLKEDE BÜZÜK KAYBOLUR”

Erdoğan sağa, sola bağırarak, ülkeyi yönetebileceğini sanırsa, atadığı Minval Bankası Başkanı dahi, sağa sola derece vererek, sanayiciyi tehdit ederek, mal politikasını yöneteceğini sanır. İşbaşında bu kibirli baş, yönetimde böyle yetersiz bürokratlar oldukça, sanayicilerimiz dahi enselerini bu büyüklüğünde açıkta bıraktıkça, çıktı tokat yerler. Moralleri artık bozulur. Üretim, envestisman çıktı sekteye uğrar. Uğramaya başladı birlikte doğrusu. Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi PMI, sonuç beş aydır kritik eşik 50’nin altında seyrediyor. Bu önümüzdeki günlerde sanayideki güçlü koşulların, henüz üstelik ağırlaşacağının göstergesi. Milletimiz çıktı şunu çokça mebzul anladı. İş ehline verilmezse, tarlaya karga, ambara fare, fırına hırsız, memlekete haydutlar dadanır. Herkese yetecek paketlemek, kimseye yetmez peki. Ülkede güven kaybolur.

“ÖSYM BAŞKANINA TAVSİYEMİZ, BU İŞİ BİRİLERİNİN TALİMATIYLA YAPTIYSA, KENDİSİNE TALİMAT VERENİ AÇIKLASIN”

Devlette hile krizi gelişigüzel dönem büyüyor. Ülkemiz yönetilmez halde. Dönüş geçmiyor kim nazik ayrımsız skandal patlamasın. İşte geri yaşadığımız skandal; bu kifayetsiz kadrolar, dosdoğru bire bir şekilde, Kamu Personeli Latif Sınavı da yapamıyor. Bu milletin evlatlarının umutları, zamanında çalınan sınav sorularıyla çokça yandı. FETÖ ile beraber çokça kul hakkına girdiler. Gençlerimizin umutlarını çaldılar. Erdoğan o dönemde başbakandı. ve dönemin ÖSYM Başkanı için soruşturma izni vermeyerek, sınav sorularının çalınmasıyla ilişik iddiaların araştırılmasını, bile bile, atlaya zıplaya engelledi. Esbak de esasen sınav sorularının dışarıya sızdırıldığına yönelik, içtimai medyada çok pahal iddialar ortaya atıldı. Bunlar anca mesnetsiz iddialar bile değil. Amma ÖSYM yemeden, içmeden, akıllıcasına düzgün araştırmadan iddiaları bir anda reddetti. Ardından artan halkoyu baskısıyla, Erdoğan’ın Devlet Denetleme Kurulu’na, bu konuyu tetkik talimatı verdiği söylendi. Sonradan de Erdoğan tıpkı dolaşma şeb yarısı, ÖSYM başkanını, apar topar görevden aldı. Hayrola, bu hangi telaş!  ÖSYM Başkanını kurban verip, bu işten sıyrılmayı mı düşünüyorsunuz. Yoksa giderayak devlete yandaşlarınızı doldurmaya çalışırken, ameliyat elinizde mi patladı? ÖSYM Başkanına tavsiyemiz, bu işi birilerinin talimatıyla yaptıysa, henüz geçmiş Kasaba ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın yaptığı kadar, namına talimat vereni açıklasın. Yoksa bu pilav çıktı akarsu kaldırır. Çalınan her soru, gençlerimizin çalınan hayatıdır. Sınav sorularının çalındığı iddialarının, ciddiyetle ele alınması gerekir. Bu sınavı kazanan, kabahat altında olduğu için, kaybeden bile hakkının yendiğini düşündüğü için mağdurdur. Bu, lehtar sıfır gencin hakkını gasptır derhal soruşturulmalı, peşi sıra birlikte gereği pekâlâ yapılmalıdır. Kamuoyunun vicdanı çarçabuk rahatlatılamalıdır. Tığ bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.

“YÖK BAŞKANI, SEBEP SUS INÇ?”

BU ARADA ÖSYM’nin ilişkin olduğu YÖK Başkanı, neden sus pus? Bu skandallar aksiyon başında muvaffakiyetli, emirber olmayan bürokratlar olsa yaşanmazdı. Sınav sorularını koruyamayacaksın. Sınırlarımızı koruyamayacaksın. Şehirlerimizi koruyamayacaksın. Paramızın değerini koruyamayacaksın. Tarz Bankası kasasını koruyamayacaksın. Beceriksizliğin bu kadarı dahi hoşur çok hususi benzeri ceht gerektirir. İnsan gerek istemez, ‘Bu kadar yazık aşağılık rast olamaz’ diye niteleyerek düşünüyor.

“ENERJİDE SOY MEVKI ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAK, TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK BİR TERCİHTİR”

Ne yazık kim ülkemiz, ‘Ya benimsin evet karaca toprağın’ diyen hastalıklı tıpkı anlayışın elinde… Bu sakat anlayışın koltukta çalışmamak amacıyla, vermeyeceği taviz, çiğnemeyeceği unsur ve değer yok. İşte en üst Rusya ile yaşanan Akkuyu Çekirdeksel Santrali meselesi… Tığ komşularımızla düğme utanmak temelinde, iyi ilişkilere erbap olunmasını isteriz. Rusya, Türkiye’nin heybetli tıpkısı komşusudur. Ancak defalarca uyarmamıza karşın, sonuç dönemde özellikle enerji oluşmak için, güçlü çokça alanda ülkemiz aleyhine, asimetrik ayrımsız tabiiyet oluşmuştur. 2021’üstelik mecmu doğalgaz ithalatımızın yüzde 45’i Rusya’dandır. ve yaşadığımız güncel lehçe krizler üstelik göstermiştir ki, Rusya, menfaati lüzumlu ettiğinde, enerjiyi tıpkı zırh adına kullanabilmektedir. Enerjide üs devlet çeşitliliğini tasarruf etmek, Türkiye üzere stratejik bir tercihtir. Bu hakikate karşın, ülkemiz nükleer enerjide üstelik, Rusya’ya bağımlı arkaç getirilmiştir. Rusya hem Akkuyu’de kurduğu çekirdeksel santralin hem bile Akkuyu’bile üreteceği elektriğin sahibidir. Türkiye sadece, bu elektriğin tüketicisidir. Hem de üretilecek elektriğin kilovatsaatine, KDV aut 12,35 sent gibi, fahiş mi fahiş kıymet ödeyen bire bir bitiren… ‘Hadi çekirdeksel teknolojiyi öğreneceğiz’ desek, o da olabilir değil. Çünkü santralin pres ve bakımı da karışma tam gelişim süreçlerinden Rusya sorumlu. Santralin hiçbir durumunda yerlilik, millilik yok! Çözme hakeza iken Akkuyu’nun inşaatını gerçekleştiren, Türk firmanın sözleşmesi birlikte, bu hafta Ruslar yoluyla feshedildi. İnşaat işi Rusya’ya ilişkin aynı devlet şirketine kaldı. Türkçesi ‘Bu işin ardında ne var?’ tığ anlayamadık. İnşaatı gerçekleştiren Türk firması ehil ayrımsız firma değilse, çekirdeksel Santralci gibi çokça hassas aynı inşaatta illet müteahhit oldu? Namevcut, söz konusu firma bu işlerde ehilse, Ruslar tek taraflı yerine bu firmanın işine bozukluk ve lacerem sonuç verdi? Enerji ve Bağımlı Kaynaklar Bakanlığı’nın bu süreçten haberi var mı? 2010’de Rusya ile imzalanan ve arkası sıra Divan’te onaylanan uluslararası antlaşmada, ‘Anlaşmanın uygulanması veya yorumlanmasında ait taraflar arasındaki uyuşmazlıklar, Erke Bağımlı Kaynaklar Bakanlığı ve Moskof Rosatom beyninde karşılıklı meşveret ve müzakereyle çözülür’ diyor. Buna göre, Erke ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı bu işin bir tarafında olmalı. Amma Erke ve Elbette Kaynaklar Bakanlığı sus, parmak… Milletten hangi saklanıyor? Santralin inşaatı amacıyla, Rusya’dan 9,6 bilyon dolar civarında bir kaynağın gine Türkiye’üstelik bu işi özne Rus şirkete aktarılacağı söyleniyor.

Ruslar, Türk ekonomisinin sıkıntılarını görerek bu parayı Türkiye’ye önden yüklemeli yöneltme karşılığında acep Türk firmasının inşaat işinden ayrılmasını araç mı koştu? Yoksa dünyalık karşılığında Ruslara, Akdeniz’da yurt topraklarında liman mı sattınız? Rusların Akdeniz’e alçalma hayallerini gerçekleştirmelerine birkaç dolar amacıyla cevaz mi verdiniz? Bunların cevabını sanmak eren milletimizin hakkıdır.

“BU HAFTA ERDOĞAN SOÇİ’YE, PUTİN İLE BULUŞMAYA GİDECEK. CEMI DA BU ZİYARET ÖNCESİ, RUSLARIN YAPTIĞI BU CERRAHI MÜDAHALE NEYİN NESİDİR?”

Bu hafta Erdoğan Soçi’ye, Putin ile buluşmaya gidecek. Umum birlikte bu ziyaret öncesi, Rusların yaptığı bu operasyon neyin nesidir? Biz bu soruların takipçisi olmaya devam edeceğiz. Sarayın kibirlisi çıktı gideceğini biliyor. Giderken da yağmaya, talana cevvaliyet veriyor. Bu yılın bir anda başında aynı torba kanunla kâh limanların 49 yıldan birkaç süresi kalık işletme hakkı uyuşma süreleri ihalesiz benzeri şekilde 49 yıla kadar uzatıldı. Bu limanların çoğunu sarayın yandaşları işletiyor. Biz bu hukuksuzluğu, Esas Mahkemesi’ne taşıdık. Anayasa Mahkemesi birlikte aldığı kararla, ‘Özelleştirmede bilge olması müstelzim, azade rekabet ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini; yapılan düzenlemenin söz konusu limanların töz özelleştirme değerlerine ulaşmasını engelleyebilecek nitelikte olduğunu’ hükme bağladı. Böylece Meclisimizin dolandırıcılığa ihaleye ara bozuculuk karıştırmaya aygıt edilmesini engellemiş olduk.

“BU TALANLARI BİR SÖZLEŞMEYE BAĞLADIYSANIZ BUNU DERHAL İPTAL EDİN. YOKSA GELİR GELMEZ, İKİ ELİMİZ YAKANIZA YAPIŞIR”

Demin buradan bulutsuz uyarıyoruz. Tüyü bitmedik yetimin hakkını yemek adına bu talanları tıpkısı sözleşmeye bağladıysanız bunu derhal tahrip edin. Yoksa dirimlik gelmez, iki elimiz yakanıza yapışır. Ermiş milletimiz; mesail ne kadar balaban olursa olsun, umutsuzluğa yer bulunmayan. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında iş başına geleceğiz. Eğitimden sağlığa, aut politikadan güvenliğe, zir yapıdan üretime, ekonomiden tarıma… Erdoğan’ın bozduğu ne varsa tığ düzelteceğiz. Tığ, insanlarımızın geleceğine umutla baktığı, çocukların yatağa açgözlü girmediği bire bir ülke için geliyoruz. Avlu pahalılığını yenmeye, milletimize abat tıpkısı çağ aldırmaya geliyoruz. Üreterek kazanan, kazandığını hakça paylaşan ayrımsız ekonomiyi, milletimizin hizmetine sunmak üzere geliyoruz. Bu ülkenin insanlarından çalınan hangi varsa, hepsini milletimize kalın kafalı atfetmek için geliyoruz. Tığ, bu pir ülkenin, bu şerif milletin tek alt bölüm olmadan dünyada rastgele şeyin arz iyisini adalet ettiğine inanıyoruz.

“MİRİ MALININ BALIK KILÇIĞI OLDUĞUNU, ALDANMAK İSTEYENİN BOĞAZINDA KALACAĞINI TÜMCE GÖRECEK”

Genel Başkanımız, askeriyeye, adliyeye ve camiye siyaset sokmayın diye niteleyerek bu yönetimi defalarca uyardı. Ama onlar öğüt almıyorlar. Giderayak dahi gemiyi azıya almış vaziyetteler. Sayıştay Başsavcılığı’na fırka komiseri koyuyorlar. Kaçınmak dağları bekliyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar; Miri malının balık kılçığı olduğunu, atlamak isteyenin boğazında kalacağını hep görecek.

“DEVLETİN GÖREVİ BÖYLE BİR TEHDİT SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BUNUN ÜZERİNDE HASSASİYETLE DURMAKTIR”

Bu ülkede kadınlar, haddinden fazla bayındır tehdit edilir ağıl geldi. Bu ahval münferit diyerek, sorumlularına mecnun denilerek geçiştirilemez. Bunlar dikkatle takip edilmelidir. Üstünde hassasiyetle durulmalıdır. Çokça bulutsuz anlatım ediyorum. Kimsenin eş olsun eş olsun; tıpkı başkasını tehdit etme hakkı yoktur. Devletin görevi böyle benzeri tehdit bahis konusu olduğunda bunun üzerinde hassasiyetle durmaktır.”



Share: