Sağlıklı Dündar 66 almanak müzik hayatını ve atletizmdeki başarılarını anlattı

İspanyolca şarkılar söyleyerek başladığı kariyerinde, 1970’li yıllarda yorumladığı “Aynalar”, “Tıpkı Dost Bulamadım” ve “Kalbimi Ki Çalıyor?” parçalarıyla akıllarda yer eden Iyi Dündar, “Saatler” ünlü yıpranmamış eseri amacıyla, “Saatler benim için değil yalnız, herhangi bir koca için mefret. İnsan doğuyor. Hangi ile? Saatle. Şu sıra, şu saatte deniyor. Amma saat sabah akşam çalışıyor. Tik-tak sesleri, eyyam, haftalar, aylar, yıllar devriliyor tıpkısı sermaye geçiyor. Bakmışsın yaşadığın kadar yaşıyorsun.” dedi.

Astsubaylıktan istifa ederek baterist olan, ayrıntılı maraton koşularında Türkiye ve Balkan şampiyonlukları mevcut 85 yaşındaki sanatçı Sıhhatli Dündar, 11 sene aranın arkası sıra “Saatler” adlı eserini müzikseverlerle buluşturdu.

Sağ Dündar, astsubaylıktan müziğe geçişini, sahneye birlikte çıktığı sanatçılarla yaşadığı anıları, Ahmet Gülhan sayesinde ayırt ettiği atletizm aşkını ve ödüllerini AA muhabirine anlattı.

SORU: Salim Mir merhabalar, tafsilatlı yıllar sonradan sizinle tanışma şerefine başarmış oldum. Nasılsınız?

Sağlıklı Dündar: “Teşekkürler, esen olun. İyiyim Arzu hanım, gördüğünüz kabilinden.”

ISTIFHAM: Gayet dimdik ve mebzul görüyorsunuz. Maşallah diyoruz.

Esen Dündar: “Hayat bitmeme ediyor.”

ISTIFHAM: Saatler, antlaşma geçiyor amma siz “Saatler” şarkınızla 11 yıl aradan sonraları karşımızdasınız. Dinleyicilerinizle gine buluştunuz değil mi?

Sıhhatli Dündar: “Amma, sürdürmek dahi domuzuna bittabi hayatı. Dosdoğru gitmek oylumlu.”

SORU: Saatler parçanızın sözleri çok fena hâlde. Fikret Şeneş’in seksenli yıllarda yazdığı benzeri parçayı Cenk Taştan bestelemiş ve Sadun Ersönmez düzenlemesini yapmış. Elbet hissediyorsunuz?

Esen Dündar: “Ego arayış zarfında filan değildim tabii. Şappadak ahval böyle gelişiyor. Tabii bunun üstelik herhalde sebebi galiba tıpkı altyapımın oluşundan, geçmişimde yaptığım, okuduğum yorumlardan kaynaklanıyor. Yani hangi mutlu bana, yeniden hatırlanmak haddinden fazla güzel. Türkiye’nin dört bucağında, ovalarda, denizlerde, dağlarda, faziletli irtifalarda sporumu yapıyorum. Yani hayatın apayrı bire bir boyutundayken hakeza ayrımsız olayın gelişmesi tabiatıyla benim için iyicene, balaban aynı mutluluk.”

ISTIFHAM: Aşağı sunturlu. Antlaşma sizin için majör mi? 11 yıl duruluk dedik ayrımsız de ‘Saatler’ parçası haddinden fazla manidar olmalı sizin amacıyla?

Sağlıklı Dündar: “Benim için değil hemen, değme kayırıcı için büyük. İnsan doğuyor. Ne ile? Saatle. Şu sıra, şu saatte deniyor. Amma saat devamlı çalışıyor. Tik-tak sesleri, günler, haftalar, aylar, yıllar devriliyor benzeri üzeri geçiyor. Bakmışsın yaşadığın kadar yaşıyorsun. Peki, sözler çok anlamlı. Benzeri rey yani.”

ISTIFHAM: Az Buçuk mırıldanır mısınız bize?

Sağ Dündar: “Dinle saatleri dinle sözde konuşuyor benimle/ Antlaşma yarışırken kaderle, hayaller kurarım bu sesle…”

SORU: Ağzınıza afiyet. Sözlerin güzel olmasının yanı sıra sesiniz de kocaman. Siz Deniz Astsubay Okulu mezunusunuz değil mi?

Sıhhatli Dündar: “Peki canım.”

ISTIFHAM: Takım eğitimi ve müzikle orada mı tanıştınız?

Sağ Dündar: “Bulunmayan. Şöyle bire bir doğruluğu var; ben Deniz Gedikli Ortaokulu hazırlıktan mezun oldum. Fakat okulda bir numara sınıfın sonunda müzikle tanıştım. Benzeri doğru ve ego henüz okulu bitirmeden bandoda çalmaya başladım. Bu ihtimal ayrımsız milattır. Şu anne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde bibi hakeza aynı olay yaşanmadı. Bir okullu bandoda çalıyor. Bihakkın bando kumandanı ‘Vazifeye çıkar mısın?’ dedi. Enstrüman aşkından bütün ritimleri, notaları öğrenmiştim. On Paralık unutmuyorum, Dolmabahçe’birlikte 19 Mayıs törenlerine çıktım. Ertesi dönme okula geldim, sınıf astsubayı dedi kim, ‘Seni sınıf subayı istiyor.’ Gittim, ‘Seni Dolmabahçe’de görmüşler bandoda çalarken. Sen kimden izin aldın?’ dediler. Ego, ‘İşte efendim, Takım kumandanı murat etti birlikte.’ dedim. ‘Tamam, evire çevire tıpkı molekül amma ayrımsız elan müsaadesiz gitme.’ dediler. Benim müzik hayatım hakeza başladı.”

“Davulculuğu yeğleme ederim”

SORU: Askeriyedeki görevinizden müziğe geçiş yaptınız. Çalgı Aleti elan pahal bastı sanırım. Askeri disiplinden tenkil alıp konferans hayatına evrilmenizi sağlayıcı neydi?

Sağlıklı Dündar: “Disiplinden olur. Disiplinsiz hareketler yaptım amma bunları bilinçli namına yapıyordum. Zira saz bunaltıcı basmaya başladı. Müzik tutkusu. Sonunda 1956’bile okuldan çıkışlı olduktan iki sene sonra Kasımpaşa’dahi Bahir İkmal Sınıf Okul Kumandanlığı vardı. Oradaki eğitim üstelik bitti eksiksiz Gedikli çıkacağız, 2 pırpır takılacak törende. Baktım Gedikli dedi ki, ‘Seni ekol kumandanı istiyor.’ Kalktım ve tıpkısı dahi benim arkadaşım vardı. O üstelik sivilden gelmeydi bize. O bizim okuldan hazırlıktan değildi amma o bile acayip aynı enstrüman tutkunu. Çok fena hâlde dans ediyordu benden daha geçmiş gidiyordu bu. Yani ben ‘Yapma, ika’ falanca diyordum ama o ‘Bu meslekte durulur mu?’ diyordu. Neyse gittim onunla beraber. İkimizi çağırmış. Selam verdik. ‘Çocuklar bakın bundan sonra gedikli çıkıyorsunuz ancak imdi ahlaksız hareketler yaparsanız biliyorsunuz mapus yatarsınız. Halen talebe statüsünde olduğunuz amacıyla, sizi üstelik çokça sevdiklerinden dalavere etmişler. Ama ego bunları niçin yaptığını biliyorum.’ dedi. Beni irdelemiş, haddinden fazla bol gözlemlemiş. ‘Sen sivil hayatta çokça liyakatli olursun. Senin kolunda altın kelepçe var. Ne diyorsun? Dosya göndereyim mi?’ dedi. Şöyle ayrımsız bocaladım elbette. Sonradan Bataklık doğumluyum. Üstelik donanmanın ortamında büyümüşüm. Ondan sonra öyle tıpkısı bocaladım. ‘Efendim, gönderseniz sevinirim.’ dedim. İlk böyle bir kötü oldum ama enstrüman o anda zaten sakil bastı. ‘Dediğim kabilinden senin sivil hayatında yolun çok berrak olsun. Sen çokça kudretli alacaksın.’ dedi. Yanımdaki arkadaşına döndü, ‘Sen ne diyorsun? dedi. Baktım o benden önde gidiyordu evet. Hiç çıt namevcut, kafası önde. ‘Bana bak, sen otur oturduğun yerde. Sen sivil hayatta leblebi da satamazsın.’ dedi. O astsubaylıkta kaldı. Ego ayrıldım.”

ISTIFHAM: “Tıpkısı Dost Bulamadım”, “Kalbimi Ki Çalıyor” parçalarını 1972 yılında yapmanıza ve önceki Kızıl Mikrofon Yarışmasında ikincilik ödülü kazanmanıza karşın 1976’bile, saraka ve bestesi Zorlu Eryürek’e ait “Aynalar” parçasıyla tanındınız.

Sıhhatli Dündar: “Güçlü Eryürek radyoda Türk folk müziği korosundaydı. Rabıt çalıyordu, domuzuna de sesi vardı.”

SORU: Bu parçanız bildirme haddinden fazla dinlenilen kıvılcım oldu bugünlere mevrut. Bibi dinleniyor, çoluk çocuk eliyle da seviliyor.

Esen Dündar: “Ama ben tıpkı meydanlık getirebilir miyim? Aynalar ve Benzeri Arkadaş Bulamadım’ın öncesine.”

SORU: Tabiatıyla ki.

Esen Dündar: “Çokça teşekkürname ederim AA’ya. Bana hakeza tıpkı elektrik yaptığınız, mihman ettiğiniz üzere. Ben davulcuydum. Ben pavyon kültüründen yetiştim, Bursa’üstelik çalışırken, tabiri caizse balaban tıpkı insanla çalışıyordum. Kendisi dervişti resmen, kelimenin cemi anlamıyla. Saksafon çalıyordu ve Neyzen Tevfik’in üstelik talebesiymiş küçükken. Konservatuvar mezunu. Sahneye çıkarken ayrımsız dönüş 23.00’te, ‘Programdan sonra hatırlat, sana kebir bir şey söyleyeceğim.’ dedi. Ben elbette programı pres ettim. Genlerimde meraklılık var. Geçtik oturduk, çaylarımız geldi. ‘Ağa, bana hani aynı husus söyleyecektin?’ O gayet abat, ‘Kendine aynı smokin yaptır.’ dedi. ‘Hayrola beni evlendiriyor musun yoksa?’ dedim. Çünkü peş planda anca bir fenomen vardı, gerçekleşmedi. ‘Bu el beni evlendiriyor musun?’ dedim. ‘Namevcut.’ dedi. ‘O ant ego smokini ne yapacağım?’ dedim. ‘Geçişsiz olacak.’ dedi. Benzeri an durdu, ‘2 bando üstelik olabilir.’ dedi. ‘Elbette yani ağabey?’ dedim. ‘Birisi siyah, birisi beyaz zehir olsun.’ dedi. ‘Ağabey, tığ burada pantolon aşama çalışıyoruz, pavyonda Bursa’üstelik.’ dedim. ‘Büyük sahnelere gidiyorsun.’ dedi. ‘Şüphesiz şişman sahnelere?’ dedim. ‘ Bayağı. Geçişsiz olacak herhangi bir ikisi üstelik.’ dedi. ‘Ağa etme. Tıpkı senedir ben Bursa’dayım tıpkı türlü gidemiyorum. Davullarımı dahi otobüse yükledim, rüfeka beni indirdi, pavyona başlıyoruz yapma etme diye niteleyerek. Tıpkı nev kopamadım buradan.’ dedim. Bana ‘Hem üstelik mümasil zamanda gideceksin. Tıpkısı kocaoğlan geçmez’ demez mi. Anca aynı olay gelişti kim ve ego tıpkısı kamer dolmadan Bursa’yı hasrolunmak mecburiyetinde kaldım. Bunu anlatmama ister yok, geldim.

2 ay içre Hilton’birlikte Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’nda davulcu namına başladım. Ego Latin Halkları müziği söylüyordum. Yani gerçekte caz parçaları söylüyordum. Orkestranın solisti Kuzuluk Dikmen’di. Ayrımsız da Başar Tamer vardı eş sanatkâr. Onlar İngilizce, İtalyanca söylüyor. Hale Dikmen İngilizce söylüyor. Benimki ayrı ayrı olsun, İspanyolca söyleyeyim dedim. Kutsi ağa, ‘İspanyolca mı?’ dedi. O tarihte, 1964 senesinde ‘Tıpkısı baterist İspanyolca söylüyor.’ diye hayretle yüzüme bakıyor. Ne söylersin? dedi. ‘Falan çıngı.’ dedim. ‘Tonunu biliyor musun?’ dedi, ‘Peki.’ dedim. ‘Tanrı Cenabıhak neye çattık. Davulcu tonunu birlikte biliyor söylediği parçanın.’ der gibiydi. Parçaya girdi, 8 mezür evet çaldı evet çalmadı, durdu. Piyanonun tuşlarına vurdu. Hakeza bana bakıyor. ‘Eyvah beni beğenmedi.’ dedim içimden. ‘Başka biliyor musun?’ dedi. ‘Peki, biliyorum ağabey, şu zerre.’ dedim. Parçaya girdi onda dahi bu öğün piyanonun tuşlarına farklı kuvvetli vurarak ayağa fırladı. ‘Buldum, buldum.’ diye bağırmaya başladı. O arada öz molası vermişti orkestra. O ayağa fırlayınca benim bakış açım genişledi. Kuyruklu piyanonun etrafında ayrıksı orkestra elemanları kanalize olmuş, gözleri fal taşı kabil küşade, hayretle bana bakıyor, ‘Bu nereden çıktı?’ diye. Çünkü ben provalarda ‘Ağabey ben biraz dahi tempo söylerim.’ lafını dahi etmedim. Etmediğim gibi orkestra arkadaşlarıma birlikte söyleyemedim. Desem, ‘Bir ara bakarız.’ diyecekler. Çünkü orkestranın başı kalabalık, iki şarkıcının aranjmanlarını yapıyor ağır sıklet benzeri şekilde. Ego da araya yutmak istemedim doğrusu. Yani benim okuyuculuk hayatım hakeza başladı. Bursa dönüşü ayrımsız kamer Fehmi Ege’birlikte çalıştım. Tıpkı ay sonraları Yusuf Behiç Günseli Orkestrası Taksim Şehremaneti’da çaldım. Davulcuları programı çalamamış. 25 şahsiyet bire bir orkestrada notist davulcuydum. Ben ona da haddinden fazla himmet verdim. Yeri gelmişken birlikte söyleyeyim, şu anda şarkıcılığı mı yeğleme edersin, davulculuğu mu dersen, benim içimde düğmük kaldı. Davulculuğu yeğleme ederim diyorum.”

ISTIFHAM: Siftinlik mi?

Esen Dündar: “Değme sohbetimde seçme yerde yeri gelmişken bunu söylüyorum. Ego davula çok büyük say verdim. Ben kendim şarkıcı başlamak istemedim. Tıpkı kamer sonraları beni Yusuf Behiç Günseli Orkestrasında Lahut Satış teşvik etti. Radyoda emisyonları varmış. Şerif Satma birlikte radyoda emisyonları denetleyen kişiymiş. Beni bantlardan dinliyor, orkestra kurmuş, Hilton’a başlaması lazım. Ondan sonradan 15 periyot prova yapılacak. O meydanlık ben devreye giriyorum. Bana baterist olmayı teklif etti. Benim haz söylediğimi de bilmiyordu. Zira emisyonlara nağme söylemedim. Davulumu çaldım takkadak. Kutsi ağabey bana ‘Hangi söylersin?’ dediğinde, ‘Ağabeyciğim sana kim söyledi benim tempo da söylediğimi?’ diye niteleyerek sordum. ‘Birisi söyledi.’ dedi. ‘Ağa haddinden fazla zül ettim. Ego orkestra arkadaşlarıma bile mevzu etmedim.’ dedim. ‘Söylemem.’ dedi. ‘Ağa sebep söylemezsiniz?’ dedim. ‘Bana belirten emanet bayram verdirdi, isim vermeyeceksin, diye. Ama şöyle ayrımsız şey da söyledi; ‘Mübarek Satma, o senin şarkıcı olarak aldığın emanet var ya, temas ne kadar baterist yerine aldıysan da ona dikkat cilt. O senin orkestrandaki herhangi bir iki şarkıcıdan henüz iyidir dedi bana.’ dedi. Yekpare bu kelimelerle konu geldiğinde anlattığım üzere motamot aklımda. Benim şarkıcılığım böyle başladı.”

SORU: Bu şekilde şarkıcı oldunuz öyle mi?

Sağ Dündar: “2 kamer sonra basında yazılar çıkmaya başladı; ‘Iyi Dündar bol bir davulcu amma haz söylerse, ayağa kalkarsa Türkiye büyük hanende kazanacak.’ Ego ayağa kalktım. Orkestranın önünde Ayla Dikmen, ben, Başar Tamer, üç hanende olduk. Görüngü hakeza başladı.”

” Tanju Okan’la gelişigüzel iki ayvaz şarkıcıydık başı calip”

ISTIFHAM: Tıpkı Dost Bulamadım, Kalbimi Kim Çalıyor ve Aynalar’a gelelim mi deminden?

Sağlıklı Dündar: “Tamam. İsmim tutulunca, benimsenince dinleyiciler tarafından, 1964’ten 1972’ye büyüklüğünde gazinolarda, Türkiye’deki en büyük şeb kulüplerinde rahmetli Tanju Okan’la birlikte iki erkek şarkıcıydık başı calip. Ben Latin Halkları müziği söylüyordum. Türkçe söylemiyordum.”

ISTIFHAM: Eş Pakt var bunların zarfında değil mi, Gönül Edip, Ertan Anapa, Gülsüm Kamu ve Ayten Alpman ile fon aldığınız?

Sağ Dündar: “İspanya dönüşü evvel demo hayatım. Rahmetli Ayten Kadın, Dilek Edip’dan sonradan geldi.”

SORU: 1972 Değerli Mikrofon Yarışması’nda Ayrımsız Dost Bulamadım parçanızla ikincilik ödülünüz var. Biraz anlatır mısınız?

Sağlıklı Dündar: “1972 yılında Değerli Mikrofon yarışmasına beni zorla sokan Nuray Demirci’dir, Amerika’birlikte yaşıyor demincek. Kavga Taşkan kabilinden o üstelik. Altmışlı yılların ortalarına akıllıcasına yabancı şarkılara sözler yazılmaya başlandı. Ego Latin söylüyorum temelinden, çalışıyorum tün kulüplerinde. Dediler kim, ‘Artık bitmiş anladık bereketli şarkı söylüyorsun de, sen da gel bu kervana katıl, yani Türki söyle.’ Ego kül 5 yıl direndim, söylemedim. en son Nuray Demirci, ‘Gel direnim yazar duruyorsun. Kızıl Mikrofon Festivali’hangi katıl.’ dedi. Ego hangi yapacağım orada?’ dedim. ‘Özhan Plaka, geçmiş 3 dereceye plaka yapacak. Sen bile bir dereceye gireceğin amacıyla gel. Sonunda dahi hafif müziğe girişim atmış olursun.’ dedi. O ant belli belirsiz müziği düzenleme diyerek ifade ediyorlardı. Ondan sonraları ‘Benim elhak ismim var, benim hangi işim var? İsme ihtiyacım namevcut kim benim.’ dedim. ‘Ya gel nakız beni.’ dedi. Ego de anca girdim.

Orada Edip Akbayram bir numara oldu. Ben ikinci oldum. Fakat o yarışma bana yaradı. Bire Bir Dost Bulamadım parçası ve takiben Kalbimi Ki Çalıyor? bundan sonra piyasaya. Rastgele iki yüzü gürpedek tutunca ben fırladım. Degaje el kitleleri tarafından benimsenmeye, tanınmaya başladım. Vakıa o zamanın medyasında, görsel medyada sürekli ismim geçiyor. Türkiye’nin seçkin vasıtasıyla, Hakkari’den da tezkere geliyordu. ‘Siz İspanyolcayı nereden öğrendiniz? Çok beğeniyoruz.’ diye. Fakat radyodan istirahat olasılığı oluyordu umum eliyle. Burada, Edip Akbayram’dan de söz etmek gerekir. O kardeşimiz üstelik ‘Kükredi Çimenler’ diye niteleyerek tıpkısı parçayla katılmıştı. Fakat parçası umum marifetiyle müsaade görmedi. Hassaten Nuray Demirci’ye demiş kim, ‘Ben hangi yapacağım? Ego birinci oldum. Haddinden Fazla şeyler görüntü ediyordum amma benim bu parçam tutulmadı. Nuray Demirci da ‘Oğlum git memleketine.’ demiş, Antep’e. O de, ‘Ben intihar ederim gene gitmem.’ demiş.”

ISTIFHAM: Anca mi demiş Edip Akbayram?

Sıhhatli Dündar: “Yazar, olur ve gitmedi hakikaten. Onun tıpkısı grubu vardı, Antep’ten arkadaşları olan grubuyla iri tıpkısı dayanım gösterdiler ve onun gösterdiği bu direnci, bu fideist gayr gösteremezdi. Sabretti ve Edip Akbayram oldu. Çokça iyicene, etraflı besteleri yorumladı. Onu tesit etmek gerekiyor.”

ISTIFHAM: Olur Aynalar parçanızın bu büyüklüğünde seviliyor olmasının sizce formülü nedir?

Salim Dündar: “Öyle sorular soruyorsunuz ki bunları demincek anlatmaya kalksam burada 40 zaman değil bir birçok zaman filan anlatmam geçişsiz.”

Aynalar’ı Müjdat Gezen önerdi

SORU: Ama bahsetmeden birlikte geçemeyiz kim, Aynalar çok iyice ayrımsız parça.

Esen Dündar: “Tıpkı aktarılma Gar Gazinosu’nda çalışıyoruz. Müjdat Gezen da kadroda. Kadınlar matinesi var çarşamba günleri. O ve ego Cihangir’bile oturuyoruz. Bende makine olmadığı için bu arada arabasıyla Taksim’e geliyoruz, esasen akşam bu arada gidiyoruz. Bana arabada gelirken Yenikapı’nın oralarda, ‘Ya Iyi tıpkısı zerre var parçalanmamış senlik.’ dedi. Allah Cenabıhak dedim. Baktım mırıldanmaya başladı, Aynalar maynalar diyerek tıpkı özdek söylüyor. Zerre bitti. ‘Müjdat şu arabayı yolun kenarına çeksene.’ dedim. Çekti, ‘Şu parçayı tıpkısı daha söyle bakayım.’ dedim. Özlük sesiyle söylediği büyüklüğünde söyledi. ‘Ne adamakıllı benzeri şey bu. Hangi pir sözler. Nereden biliyorsun bunu?’ dedim. ‘Zorlu Eryürek’in parçası. Radyoda, Türk folk müziği korosunda. Git selamımı söyle.’ dedi. Ego Taksim’bile indim. Mıhlı radyoya, gittim. ‘Merhaba’ dedim, acilen buldum. Radyonun koridorlarında tıpkı merdiven altında tüysüz çalıyordu o. Aynalar’ı geçti bana.

Bak değiştirmeden söylüyorum, ‘Salimciğim ego bunu Zeki Bey’e birlikte, Zeki Müren’e ve ayrımsız de kadın sanatçıya verdim.’ dedi. Şimdi ismini unuttum. Ünlüdür, Çayda Lamba parçasıyla angın olmuştu. Türk folk müziği assolisti, karı artist. Seçme ikisine vermiş ‘Değerlendiremediler. Sen bunu değerlendirsen al.’ dedi. Ego birlikte ‘Tanrı Allah, Zeki As gibisine verdiğine göre zahir evet bile bu kıvılcım ortaya sokak?’ diye niteleyerek içimden yorumluyorum. Neyse olay böyle oldu. Her aktarılma eskimemiş bestelerde sanatçılar bilek damarı yoklar, sahnede, çalıştıkları lokalde, tün kulübünde programa alır. Aksülamel ölçüyorlar. Ben söylemeye başladım. Baktım acayip reaksiyon. Tıpkısı dönüş Ankara’birlikte Marmara Oteli’nde çalışıp, parçayı söylüyorum. Tıpkısı da saksafoncu vardı, haddinden fazla adamakıllı taksim yapıyordu, temiz müzisyendi. Ona bıraktım. Taksim çalarken bire bir dahi baktım kedigözü. ‘Cenabıhak Allah, geceleyin kulübünde Marmara otelinde kedinin ne işi var?’ dedim. Neyse kıvılcım bitti. Işıkları söndürdüler, biricik yegâne spotları. Mor benzeri çırağ yanıyor. Tıpkısı baktım Recep Ulaşmak, türkücü.

Onun da gözleri mülevven. Kırmızı, mor kandil gözlerine vurunca, kedigözü kabil gözüküyor. Amma bakın ne ilginç tıpkı olayı anlatıyorum. İstanbul’a geldim. Programdan bilahare, Utku Dirgen vardı, orkestrası da vardı kayıtlara girerdi. Beyoğlu’nda pusat stüdyosundan çıktık, Galatasaray’a doğru yürürken, ‘Sıhhatli, Aynalar diye niteleyerek aynı kıvılcım söylüyordun ya tün kulübünde, tığ onun kaydını alıp plak yaptık.’ dedi. ‘Ne? Senin yanlışın olmasın. Ne kaydından bahsediyorsun? Bunu bestecisi bana verdi. Bunu değerlendir, apayrı tıpkı madde istemem dedi. Görgülü bir adam, halis muhlis beyefendi ayrımsız kişiliği var. Türk folk müziği korosunda sizin kadar saçları olan ve papyon, kravat takan tek kişiydi Sağlam Eryürek.’ dedim. Sonra ‘Kiminle?’ dedim. ‘Recep Kaymak’ın hanımı var.’ dedi. Bakar mısınız, oradan parçaya ayn koymuş ki gelmiş İstanbul’a. Elbette Kip Satış vermemiş parçayı. ‘Ego Sağlıklı Dündar’a okusun diye verdim.’ demiş. Amma bilahare Türkiye’nin bildirme gani bağlamacılarından Arif Sağ’ı devreye sokmuşlar. Sunma böylece kıramamış. ‘Ego birlikte bu parçayı söylemeyeceğim.’ dedim. Gittim radyoya, ‘Sen bana hakeza söylememiş miydin?’ dedim. ‘Esen çokça bozukluk dilerim.’ dedi.

Neyse. Selami Delicesine, o zamanlar sürekli benimle. her daim birlikteyiz. Ayrıca oturduğum sülale Levent’te. Yanımdaki apartmanda kat tuttuk ona. O antlaşma daha daha ünlü değildi Selami. Bana sürekli diyor ki, ‘Sıhhatli ağabey sen şu Aynalar’ı yine söyle.’ Ego ‘Bulunmayan, ego parçadan soğudum. Söylemem.’ dedim. Bu koca seçme aktarılma inatla vazgeçmeden kesiksiz kafamı ütüleyip duruyordu. ‘Ağa böyle benzeri çıngı 50-100 yılda benzeri yarar. Gel sen bu parçayı oku.’ diye. Tıpkı dönme vazgeçseydi ben şu anda Aynalar denilen parçayı okumamış olacaktım. Hiç vazgeçmedi. Sonunda rahmetlik Onno Tunç’a telefon ettim. Hassaten ben başka 2 kıvılcım vermiştim ona. O zaman 45’lik yapıyoruz evet, arayınca bana ‘Ağabey ben aranjmanları neredeyse bitirdim.’ dedi. Bense ‘Ben sana çokça elan sunturlu bire bir zerre getireceğim. Kusur dilerim.’ dedim. Onno Tunç’a gittim ve Aynalar’ı okudum ve çıngı hakeza çıktı.”

“Anlaklı Müren, ‘Biliyor musun seçme haz herkese baht olamaz. Bu senin amacıyla yapılmış.’ dedi”

SORU: Aynalar’ı bereketli ki görgülü, plaka haline getirmişsiniz ki, parçanız zaman hala var.

Salim Dündar: “Okumadan esbak bire bir devrede, yaz sezonu için Adnan Şenses, Alay Karaböcek, Akışkan Taner’le ayrımsız programla Antalya’evet gittik. 2 dolaşma üzere. Program bitti. O ant turizmin ‘T’si bulunmayan amma yaz sezonu. ‘Tıpkı yere bile angaje değiliz. Tıpkısı dinlence yapalım burada.’ dedim. Çokluk Motel diyerek tıpkısı düzlük var, gittik orada kalıyoruz. Tıpkısı birlikte baktık, Anlaklı (Müren) Bey orada. Akşamları gidiliyor. Kaleiçi’nde, limanda kemirmek yeniyor, geliniyor. Devrisi çağ devir doğuncaya büyüklüğünde etrafında hayranları var, biz dahi elbette beraberiz. Şarkılar söyleniyor, hikayeler anlatılıyor. Bana geliyor vakit, o ant Türkçe repertuvarım çok bulunmayan. birkaç İspanyolca, Benzeri Bacanak Bulamadım, Kalbimi Ki Çalıyor’u söylüyorum. Sonraları şu Aynalar’ı söylesem mi? diyorum içimden. Hani hikayeyi biliyorum. Zeki As’e vermiş Aynalar’ı. 3 gün falanca sabrettim. Sunu böylece, ‘Hadi ilk kânun sende.’ deyince Aynalar’a girdim, Zeki Bey hakeza kaldı. Parça bitti, ses yok etrafta. Zeki bey, karşımda oturuyor, ‘Biliyor musun gelişigüzel gidiş herkese baht olamaz. Bu senin amacıyla yapılmış.’ dedi. İşte onun büyüklüğü buradan geliyor. Anlaklı Bey ile çok anılarım var ama izlence kudret etmez anlatmaya.”

SORU: Türkiye birinciliklerinizin yanında Balkan birinciliği dahi kazanan ayrımsız atletsiniz benzeri zamanda. 40 yaşında sporla ilgilenmeye başlamışsınız. Gençliğinde atletizmde birincilikleri olan sanatkâr Ahmet Gülhan ile sahilde koşma hikayenizle başlamış. Bize onu anlatır mısınız?

Salim Dündar: “Evet. Devekuşu Kabare’de oynuyor o ant Ahmet Gülhan, Zeki-Sağlam’le. İzmir’deler, fuarda oynuyorlar. Ahmet, Levent’te benim habbe yakınında oturuyordu. O zaman bana, ‘Esen ego Kalkan’dan arsa aldım. Gel sana üstelik alalım.’ diyerek tutturdu. ‘Ya Kalkan neresi kardeşim?’ Haritada bana resmini gösteriyor. ‘Burası Türkiye’nin ayrımsız ucu, ego hangi yapacağım orada Ahmet? diyorum. Bana ‘Burası Türkiye’nin ikinci benzeri Bodrum’u olacak.’ diyor. ‘Allah Allah.’ diyorum.

Ego bile o sıralar İspanya’ya gitmiştim. Dönüşte spor giyinmeye de haddinden fazla meraklıyım ya, o zamanlar koşmuyorum amma çokça gidiş yapardım. Koşun değil ama uçan top ayakkabısına benzer ayrımsız pabuç almıştım Barcelona’dan. İzmir’e gittim. ‘Bitmiş ya geleceğim seninle.’ dedim. Ayrımsız hafta bilahare işleri bitti, beraber yola çıktık. İşte bunlar kurum ayrımları olacak evet. El ayrımları kayırıcı hayatında çok eke tıpkı öz. Sağa gidersen nereye, sola gidersen başka aynı yere mi ulaşırsın? Yoksa düzlük giderken mi konu açılır hayatında? Onun kadar aynı özdek. Arabası su kaynattı. Çarkıt Serçe ya da Erek markaydı anlaşılan araba. ‘Köyceğiz’da mola verelim da araba dinlensin. İz tuzu diye niteleyerek ayrımsız saha. Orada ayrımsız şeb kalırız. Bilahare akşama döneriz Koruyucu’a.’ dedi. Tığ oraya gittik. Benzeri periyot derken 4 dönüş kalmayalım mı orada. Temiz tıpkı saha. Kimsecikler yok. Salaş, tahtadan, elden balık ürünlerinden ızgara fail tıpkı yer var. Benzeri da böyle baraka bile değil af edersin, şimdi öyle şeyler yok orada ama tavuk kümesi kadar tıpkısı düz. Konusunda bakımsız şilte atmışlar orada kalıyoruz. engin olduğu üzere tartan pist kabil oluşmuş. Tafsilatlı bir kıyı, kilometrelerce. O sonra koşmaya başladı, hareketlendi. Ego dahi arkasına takıldım. Git git… İçimden, ‘Cenabıhak Cenabıhak, hadi ego zayıfım, aktif tıpkısı adamım yürürüm, raks ederim. Bu birlikte gidiyor.’ diyorum. Gittik izansız döndük. Tıpkı baktım başladığımız yere. Banal gitmişiz. Dönüşte yaklaşırken ego aynı atak yaptım önüne geçtim bunun.”

SORU: Ahmet Gülhan’ın?

Sağ Dündar: “Peki. Geldik, ‘Bana baksana, sen atletizm yapmışsın değil mi?’ dedi. ‘Hangi atletizmi?’ dedim. ‘Bana mı anlatıyorsun? Sen atletizm yapmışsın. Altyapın var senin.’ dedi. ‘Ahmet biliyorsun, ben yürürüm. Hamle imdi.’ dedim. Araba parası yontmak için Sağlıklı Dündar, gecenin köründe, sabahleyin saatlerinde çalıştığı gece kulüplerinden otele, eve nereye ise, kar kış ayırt etmez yaya gidiyor. Antet dahi şu, ‘Sağlıklı Dündar’ın bitli olduğunu biliyor musunuz?’ Medyada öyle haberler çıkıyordu.”

“Ahmet Gülhan benim makus talihimi değiştirdi”

ISTIFHAM: Tamam o çeşit haberlerdeki açıklamalarınızı ego üstelik gördüm.

Sıhhatli Dündar: “Öyle mi? Motamot böyleydi. Ondan sonradan neyse, ‘Sen benimle zahir koşarsın ya?’ dedi. Beni ayrımsız merak aldı, ‘Niçin hakeza konuşuyorsun.’ dedim. ‘Ben milli atletim ulan.’ dedi. ‘Yapma evet.’ dedim. ‘Ben Balkan Şampiyonası’na girdim. Milli takımı katakulli ettim 400 metre engellide.’ dedi. Ego bilmiyordum o yönünü tabiatıyla. Askere gittikten bilahare bırakmış atletizmi. Tiyatroya umu vermiş. Ondan bilahare ‘Sen koşsana.’ dedi bana. Sağlıklı dirim sloganı de yok. Yetmiş yedi abece. Seksenli yılların esasen sonraları başladı sağlıklı dirim sloganı. Ertesi dönem ‘Sen misin onu bana belirten?’ dedim. Ayakkabılar yanımdaydı. Giydim ve aynı bile 9 kilometre dağa çıktım. Koruyucu sahilde ama arkasında elem var. Gittim adi, tabiatıyla taze güç birlikte var. Ondan sonra bastım yokuşa. Bir bile baktım, değme iki ayağımın başparmağı, hem salim hem sol nefes revan ortamında. Hakeza koşulur mu? Alışkın değil bacaklar. Benim koşu hayatım hakeza başladı. Benim makus talihimi değiştirdi adam. O devir bugündür 45 yıl oldu, hala koşuyorum.”

SORU: Sanıyorum Gazi ve Atatürk koşularında bitmeme ediyorsunuz değil mi?

Salim Dündar: “Dediğiniz üzere, sayısız Türkiye birinciliklerim var. 1993’te İzmir’birlikte Atatürk Stadı’nda 5 bin metrede Balkan Şampiyonu oldum. Sıkı içi, dar dışı sayısız derecelerim var. Şu asıl kadar bütün yaş gruplarının Türkiye birincisiyim. Bir Tane şikayetim şu anda yaş grubumda kayırıcı kalmadı. Ayrıca bugünlerde Türkiye’nin az daha bilcümle köylerinde, kasabalarında yarışlar tertipleniyor. Bu kat yarışları birlikte bire bir rant halini aldı. Bu el yarışlarına da gözyaşı gruplarını koyduran ve aynı zamanda bu yaş gruplarına üstelik geçmiş 3’e dünyalık ödülünü koydurtan önceki Türk’üm.”

SORU: Harikasınız. Birçok gözyaşı ve kaç takım var demincek?

Sıhhatli Dündar: “Demin seksen artı üstelik var. Bazı gözyaşı gruplarında, pandemi nedeniyle 65, 70 veya 75 zait var. Ama oturacak bunlar. Hala bununla savaşım ediyoruz.”

ISTIFHAM: Seksen artıya giriyor musunuz?

Sağ Dündar: “Var, Bursa’dahi koşacağım, Osmangazi koşusu var. Yani çokça komik olaylardan sonradan kabul ettirdik. Atletizm ajanı vardı Selahattin Mir. Mufassal yıllar İstanbul atletizm ajanlığı yaptı. O zaman 5 emanet olduk, daha seksenli yılların başlarıydı. ‘Ya Sıhhatli Ağabey Atatürk koşusu var İnönü’da, Dolmabahçe’da. Orada koşalım.’ dedi. ‘Gidelim.’ dedim. Gittik, ısınıyoruz, konkur başlayacak. Selahattin Komutan bizi gördü, orada hakemlere dedi kim,’ Oğlum bunlar kim? ‘Hocam bunlar mastermış’ dediler. ‘Hangi? Defolun. Biz elit atletleri dahi koşturamıyoruz. Bunlar bile nereden imdi?’ dedi. Bu süreç umum 2 sene falanca sürdü. Sunu sonunda bu yaş gruplarını koydurttum ego de. Genişlik sonunda temenni ettim. Kadıköy Belediyesi ile Renault Mais ortaklığında 10 kilometre yarışma yapıldı karşıda Kadıköy’birlikte. Gözyaşı gruplarını önceki o yarışmada görevli olan arkadaşa arzu ettim. Necdet Ayas milli atletti. Beni çok sevdiği için sakat saatlik ayrımsız diyalogdan, mücadeleden sonraları gelişigüzel yaşama için gözyaşı grubunu koydurdum ve böyle başladı, bugüne kadar geldi.”

” Sarıyer’den yürüyerek geceleyin Taksim’e geliyordum”

SORU: Konser ve program sonrası arabaya binmediğiniz amacıyla cimri adına anılmanızı sağlayan dolaşma güzergahınız nereleriydi?

Salim Dündar: “En mümasil Taksim’da oturuyorsam Ön Gösterim Pakt temsil Şişli-Taksim arası sunu bodur mesafeydi. Söz Gelimi Sarıyer’de Urcan Gazinosu’nda izlence yapıyorsam, şeb programdan sonra Sarıyer’den yayan Taksim’e geliyordum.”

ISTIFHAM: Bayağı uzun mesafeymiş, akşam geceleyin.

Sağlıklı Dündar: “Tabiatıyla. Sezen Aksu’nun bu konu ile ilgilendiren benzeri anekdotunu anlatayım. Tıpkı dönme İzmir’birlikte karşılaştık. “Iyi sen elbet böyle kalıyorsun? Bunun aynı formülü varsa bize dahi anlat.” dedi. ‘Var.’ dedim. Kulak kesildi. ‘Hani Sağlıklı Dündar yürüyor. Cimri, makine parası susmak için.’ diyordunuz evet, basında çıkıyor. İşte ben o yürüyüşlerimin faturasını hakeza ödüyorum. Siz dahi o dedikoduların faturasını böyle ödüyorsunuz.’ dedim. Çıt çıkaramadı böyle kaldı.”

“Ayten Alpman, ki bu eş, ne tarz üzüntü söylüyor, onun üstüne yır söylemem demiş”

SORU: Gazinolarda ve Cafcaf sinemasında alay malay çıktığınız Suna Pekuysal, Gülsüm Amme, Ayten Alpman, Halit Akçatepe, Nükhet Duru, Iştiyak Edip’dan bize anlatacağınız minik anılarınız var mı?

Iyi Dündar: “Gülsüm Kamu son rütbe lezzetli, barışık, sevimli, haddinden fazla cici ayrımsız kızdı. Tığ aha Gülsüm Kamu, Ertan Anapa, ben ve Rağbet Edip, dördümüz sahneye çıkıyorduk. Aynı ay çalıştık, İspanya dönüşü benim önceki demonstrasyon hayatımdı. Şişli’dahi Koca Kulüp’te çalışıyoruz. Umu Yazar bitti. Baktım bire bir car var medyada. ‘İsveç’ten dönen müzik elçimiz Ayten Alpman’ı Koca Kulüp iftiharla sunar.’ diyerek. Aynı afişle, iyicene ayrımsız reklamla programa başladı. Ertan Anapa apayrı tıpkısı yerden geliyordu, orkestrası vardı orada şovunu yapıp gidiyordu. 3 dolaşma geçti, Ayten Alpman programa başladı. Günaydın’birlikte teferruatlı yıllar muhabirlik yapan tıpkısı gazeteci vardı, bir zamanda sunuculuk yapıyordu. Neyse, bana geldi dedi kim, ‘Çalıştıran seni istiyor Salimciğim.’ Gittim odasına, ‘Salimciğim kâm etsek Ayten Bayan’dan bilahare yarar mısın?’ dedi. ‘Anlamadım, Sebep anca çıkıyorum, gerekçe nedir?’ dedim. ‘Öyle gerekti da.’ dedi. ‘Ego çıkmam.’ dedim. ‘Ne bütün sonda geçmek ister.’ filan dedi. İşte o zamanlar sanatçılarda öyle bir husus vardı. Ego şurada çıkarım, benim yerim bura, şu saatte çıkarım kavgaları, münakaşaları vardı.

Neyse, ‘Vallahi ego pavyonlarda baget sallar, bateri çalarken Ayten Alpman için tarihi Taksim Şehremaneti Gazinosu önünde arabalarla kuyruklar oluyordu. Benim ona çokça hürmetim var.’ dedim. Ayten Hatun ağlayarak girmiş patronun odasına. Patron, ‘Hayırdır Ayten Bayan buyurun lütfen. Hangi oldu?’ demiş. Değiştirmeden diyalogları anlatıyorum. ‘Bu Sağ Dündar kim?’ demiş. Onlar da anlatınca, acep tıpkı madde mi oldu, ağlamasına etken olan benzeri molekül mi söyledim, onu üzecek bir diyalog mu geçti aramızda diyerek sormuşlar. ‘Namevcut, bire bir öz olmadı.’ demiş. ‘Münasebet ağlıyorsunuz o zaman Ayten Hatun?’ demiş çalıştıran. ‘Ya kim bu koca? Bu adam hangi eşkâl yır söylüyor kardeşim. Ego onun konusunda üzüntü söylemem. Lütfen söyleyin benden sonradan çıksın.’ demiş. Benim solistliğim üstelik böyle başladı. Ayten Hatun 15 bölüm çalıştıktan sonradan gitti. Tıpkı daha benim üstüme solocu getiremediler. Örneğin Ertan Anapa noksansız bir şarkıcıydı, çokça domuzuna benzeri sesi vardı ve çalıştığım o kulübe mevsim ortası çalıştıran oldu, eş oldu ve arkamda orkestrasıyla bas çaldı, bana zevcelik etti. O yaz mayıs ayına kadar beraber çalıştık. Yaz sezonunda Boğaz’birlikte esasen alay malay çalıştık Ertan Anapa ile.”

SORU: Kağan Balamir ile “Dadaş Hasan” filmi ve Ardıl Uskan’ın “Çizmeli Pisik” filminde Akışkan Taner ile nümayiş almışsınız. Oyunculuğunuzun devamı gelmemiş sanırım?

Iyi Dündar: “Yok canım benim, işim değil o evet. Benim oyun ile çalışmalarım var. Ben iki seneye andıran Anadolu’da davulculuğum eskiden Avni Dilligil Hoca’nın tiyatrosuyla müzikal oyun, operetle karış karış, il diyar, kaymakamlık kaymakamlık Anadolu’yu gezdim.”

SORU: Evire Çevire sesinizden, sizi yormazsak bize ‘Aynalar’ ve İspanyolca benzeri parçalarınızdan gücük kuble alabilir miyiz?

Selman Dündar : “Tükenik tıpkı tango söyleyeyim, Arjantin tangosu.”

SORU: Çok teşekkürname ederiz efendim. Ağzınıza sağlık.

Iyi Dündar: “Ego teşekkürname ederim.”



Share: