CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Akkuyu’daki nükleer santral inşaatına ilgili sözlerine reaksiyon gösterdi. Öztrak, “Erdoğan, ‘Akkuyu’daki çalışmaları durumunda, bizzat heyetimle beraber izleyeceğim. Ondan bilahare de Sayın Putin’e oradaki gelinen durumu aktaracağım’ diyor. Erdoğan, hangi zamandan beri Putin’in yapı yeri şefi oldu? Bunlar şüphesiz sözler? Akkuyu’de neler olduğunu intikal etmek için atlayıp şantiyeye gitmek, oradan Putin’i arayıp şantiyenin akıbet durumunu raporlamak de neyin nesi? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamının düşürüldüğü duruma tıpkı bakın. Akkuyu’üstelik neler olduğunu bellemek için Erdoğan şantiyeye gidecekmiş. Illet? Zira santralci bizim değil, Rusların. Altını tıpkı sefer henüz çiziyorum. Santralci Türkiye’nin değil, Rusya’nın” dedi.
Yüksek Öztrak, zaman CHP Umumi Merkezi’nde matbuat toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“ÇÜRÜYÜP KOKUŞAN BU REJİMİN HER YERİNDEN İRİN AKIYOR”
“Dokunaklı yozlaştırır, bağımsız milletvekili ağır kesin yozlaştırır. Ancak yegâne elde toplandığı Saray rejimlerinde, soysuzlaşma ve çürüme kaçınılmazdır. ‘Danimarka Krallığı’nda çürüyen benzeri şeyler var.’ Shakespeare’in Hamlet’indeki bu ünlü tirat, Saray rejimlerindeki dejenerasyon ve çürümeyi ta çağlar ötesinden bugünlere haykırır. İnsanlığın yüzyıllarca süren hürriyet mücadelesinin bu çürümeye bulduğu çarenin adı ise demokrasi ve ülfet devletidir. Demokrasilerde saraylara düz yoktur. Zira saraylar, içindekilerle beraber yozlaşıp çürürken toplumu dahi çürütür. Demokratlık, bu çürümeyi engelleyen, zorla dengelenip denetlendiği rejimlerin adıdır. Hangi eyvah kim bugün, Türkiye’da da çürüyen ayrımsız şeyler var; Erdoğan’ın biricik nefis Saray rejimi. Çürüyüp kokuşan bu rejimin değme yerinden ufunet akıyor. Izdırap kokular arş-ı alaya yükseliyor, pir ülkemizin havasını zehirliyor. Pisliğin üstünü kısaltmak amacıyla baskıya ve yalana sarılıyorlar. Baskıyla, yalanla millete adisyon vermekten kaçanlar, tefessüh ve yozlaşmayı daha birlikte hızlandırıyor. Sırnaşıklık, bu çürümüş yönetimin elinde biricik siyasal sermayeye dönüşüyor. Bunun en üst örneğini Erdoğan’ın Soçi dönüşünde gördük. Erdoğan, 20 yıldır iktidarda. Üzerine diktirdiği saray rejimi kılığıyla 4 yıldır işleri bir tane başına yürütüyor. Balıklı Anadolu Hastanesi’nde ateş çıkıyor. Sarayın sözcüsü, sıkılmadan millete yangına engelleme edebilmek üzere Erdoğan’dan mir beklendiğini söylüyor. Hangi zamandan beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı itfaiye aracı Erdoğan’ın emrine girdi? Amma aksiyon KPSS sorularının çalınmasına gelince sorumlu Saray ve Erdoğan değil. Mesul kim? Sorunu gündeme taşıyan, gençlerimize destek veren Sayın Genel Başkanımız ve Altılı Masa. Memnuniyetler Saray’a, şikayetler Altılı Ganyan Masa’ya.
“KPSS SORULARININ ÇALINMASI SARAY REJİMİNDEKİ AZILI ÇÜRÜMEYİ BİR EL DAHA GÖZLER ÖNÜNE SERDİ”
Ülkede döviz kıtlığına etmen olurlar, ‘stokçu’ diyerek sanayiciyi suçlarlar. Durduk yere enflasyon canavarını uyandırırlar, ‘şükürsüz’ diyerek milleti suçlarlar. KPSS sorularını çaldırırlar, ‘Altılı Masa’ diyerek muhalefeti suçlarlar. Ne diyelim; ekti etkili olunca haklıyı suçlu çıkarmaya uğraşırmış. Saray ve şürekasının yaptığı kamu üstelik bu. Aslında KPSS imtihan sorularının çalınması, Saray rejimindeki azgin çürümeyi benzeri el henüz gözler önüne serdi. Gençlerimizin toplumsal medyadan feryatları yükselmeseydi, milletin baskısı bu rezaleti örtbas edilemez noktaya getirmeseydi Erdoğan yeniden bir zaman yaptığını yapardı. Çalınan sorularla yüzbinlerce evladımızın hakkının, hukukunun yenmesine ayn yumardı.
“ÖSYM VE ÖSYM’DEKİ SINAV USULSÜZLÜKLERİNİN ARAŞTIRILMASI İÇİN 2009’DAN BU YANA TEKMIL 20 ÖNERGE VERDİK”
CHP Divan Grubu yerine, ÖSYM ve ÖSYM’deki sınav usulsüzlüklerinin araştırılması için 2009’dan bu yana tam 20 takrir verdik. Hepsinde Erdoğan kulağının konusunda yattı. Ülkenin askeriyesini, adliyesini, mülkiyesini, zahir FETÖ’ye doğrulama ettiyse ÖSYM’yi dahi doğrulama etti. Değim adına ‘tarikat ve tabiiyet’ dedi. Uyarılarımızı dinlemedi. Antlaşma bazen doğruca çıkardı? Tabiatıyla bahtiyar değiliz ama bizi hakikat çıkardı. Demin, kül birlikte seçme öncesi ayrımsız kez henüz suçüstü yakalanınca Erdoğan, hasarı arama edebilmek için Ululuk Fal Kurulu’nu görevlendirdi. Peşi Sıra de sınavı dağıtmak zorunda kaldı. Milyonlarca gencimizin hayalleriyle, umutlarıyla senelerce oynadılar. Milyonlarca ailenin emeğini çaldılar. Amma Erdoğan, bibi değim namına ‘saraya tabiiyet ve tarikat’ diyor. Hatalarından tek mi on paralık ibret almıyor? Hatasında ısrar ediyor. Günah, tıpkısı el olursa hatadır. Tekrarlanırsa bu, artık ayrımsız tercihtir. Erdoğan’ın tercihi dahi bellidir. Yanlışı kusurlu yerde özlemek, yanlışların sunma büyüğüdür. Yaşadığımız bu imtihan skandalının sorumlusu, çürümüş Saray rejimidir. Bunu de milletimiz zaten çok mebzul bilmektedir. Gereğini yapmak, Erdoğan’dan hesabını tetebbu etmek amacıyla sabırsızlıkla sandığı beklemektedir.
“SARAY REJİMLERİNDE DEVLETLERARASI İLİŞİKLERDE ÜSTELIK ŞEFFAFLIK DEĞİL KARARTMA HAKİMDİR”
Çürümüş saray rejimlerinde amal sakil dehlizlerde, kapalı kapılar ardında yürütülür. Kime ihaleler verilecek, kimin ihale edilmiş işi elinden alınacak, kâffesi sarayın berbat dehlizlerinde karara bağlanır. Saray rejimlerinde devletlerarası ilişiklerde dahi şeffaflık değil karartma hakimdir. Ev üyeleri ihtişam protokolüne menkul. İkili toplantılara azamet görevlileri değil sadakatinden işkil duyulmayan aileye mümasil, özel seçilmiş tercümanlar alınır. Pazarlıklarda ne söylendi, neyin sözü verildi, heybet kayıtlarına girmesi dilek edilmez. Öyle evet alay uçar, alfabe kalır. Ayrımsız dönem bu yazılı kayıtlar menfaat, beyyine tamam. Erdoğan, Putin ile beraberce müzakere üzere tekrar Soçi’ye gitti. Nedense ziyaret sonrası da hem Erdoğan hem üstelik Putin, kameraların karşısına geçip soruları yanıtlamadı. Ruslar, bu talebin Erdoğan’dan geldiğini kanıt ediyor. Belki Erdoğan ve Putin baş başa soruları cevaplasa Akkuyu Çekirdeksel Santrali’nde neler dönüyor, Ruslar Türk şirketini bittabi kovabiliyor, henüz mebzul anlayacaktık. Amma Erdoğan’ın buna müsaade vermediği anlaşılıyor. Erdoğan, onun hesabına uçan sarayında ‘sen, ego, bizim çocuklar’ diye topladığı sanki gazetecilere, Saray filtresinden eski ayrımsız beyanat vermiş. Amma artık tefessüh o büyüklüğünde azili ki hiçbir süzek kurtarmıyor.
“ERDOĞAN NE ZAMANDAN BERİ PUTİN’İN ŞANTİYE ŞEFİ OLDU”
Erdoğan, ‘Akkuyu’daki çalışmaları durumunda, şahsen heyetimle beraber izleyeceğim. Ondan sonra da Sayın Putin’e oradaki gelinen durumu aktaracağım’ diyor. Erdoğan, ne zamandan beri Putin’in şantiye şefi oldu? Bunlar nasıl sözler? Akkuyu’bile neler olduğunu intikal etmek amacıyla atlayıp şantiyeye başvurmak, oradan Putin’i arayıp şantiyenin serencam durumunu raporlamak dahi neyin nesi? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamının düşürüldüğü duruma aynı bakın. Akkuyu’bile neler olduğunu sanmak için Erdoğan şantiyeye gidecekmiş. Niye? Zira santralci bizim değil, Rusların. Altını tıpkısı kat elan çiziyorum. Santralci Türkiye’nin değil, Rusya’nın. Santralde üretilecek hareketlilik kimin? O bile Rusya’nın. Türkiye, Akkuyu’dahi üretilecek elektriğin yemeden içmeden müşterisi. Hem bile üretilecek elektriğin kilovatsaatine 15 sene boyunca KDV dünya 12,35 sent kabil fahiş mi fahiş bedel vermek zorunda olan benzeri müşteri.
“AKKUYU’NUN ANAHTARI TÜRKİYE’DAHI DEĞİL. ANAHTAR RUSLARDA”
Ruslarla daha ilk de ortak projeler yaptık. Aliağa Rafinerisi, İskenderun Demir-Çelik kabilinden önemli sanayi tesislerimizi Ruslarla bu arada mensur ettik. Hem üstelik antipatik savaşın sunma çetin zamanlarında. Tüm bu tesislerin anahtarı de Türkiye’de kaldı. Amma Akkuyu’nun anahtarı Türkiye’bile değil. Anahtar Ruslarda. Bunu tığ demiyoruz. Erdoğan’ın imzaladığı bu konvansiyon diyor. Erdoğan, anahtarı Ruslara konfirmasyon ettiğinden, Akkuyu’dahi neler döndüğünü öğrenebilmek amacıyla kendisi atlayıp şantiyeye gitmek zorunda kalıyor. Bu ülkenin evlatları, hiçbir camız ve himayeyi kabul etmeyeceğini bundan tüm 103 sene evvel Erzurum Kongresi’yle yedi düvele zar etti. Kapitülasyonları 99. yıl evvel Lozan Antlaşması’yla yırtıp attı. Erdoğan’a hatırlatırız: ‘Rusya’dan seçim öncesi biraz bilyon dolar gelsin, Rus siber timleri seçimlerde Saray’ı desteklesin bile hangi olursa olsun’ anlayışıyla adsız gizli götürdüğünüz amal varsa bunlar çağ sağlık önünüze düşer. Yeniden Hamlet eserinde söylendiği kabil, ‘Kırıcı işlemler gömülse de içtima dibine, menfaat tıpkı çağ insanların gözü önüne’.
“DÜNYANIN 4-5 KATI ENERJİ ENFLASYONU YAŞAMAMIZIN SEBEBİ DIŞARISI, O, BU, ŞU DEĞİL BU ÇÜRÜMÜŞ YÖNETİMDİR”
Bu çürümüş Saray rejiminin milletimize çıkardığı faturalar seçme sabık çevrim ağırlaşıyor. Mezuniyet, beraberinde sıklet dahi getirir. Bunların yetkisi var, sorumluluğu bulunmayan. Enflasyonu ‘Faiz etmen, para şişkinliği netice’ deyip azdırdılar. Amma sorarsanız sorumlu kendileri değil, dışarısı. Dünyada enerji fiyatları artıyormuş, o yüzden bizdeki fiyatlar dahi böyleymiş. Iktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerinde erke enflasyonu yüzde 41, bizde yüzde 172,4. Dünyanın 4-5 cani enerji enflasyonu yaşamamızın sebebi dışarısı, o, bu, şu değil bu çürümüş yönetimdir. Bitkisel Bakanı’nın söylediği kabilinden, ‘Erdoğan etkisidir’. Yeniden dünyada azık fiyatları, serencam dört aydır, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası çıktığı yerden balaban benzeri aceleten düşüyor. Tahıl kırcı gemiler boğazlardan geçip gidiyor. Ama milletimizin boğazından hala bozuk para banak geçmiyor. Dünyada almanak gıda enflasyonu yüzde 13, bizde yüzde 95. Zaman dünyanın 7 tiran gıda enflasyonu yaşıyorsak, dünyada besin fiyatları düşerken bizde roket kabilinden çıkıyorsa bunun sebebi aut güçler, şunlar, bunlar değil Saray yönetimindeki çürümedir. Erdoğan etkisidir.
“İNSANLARIMIZ ETİN KOKUSUNU UNUTTU”
Yaz geldi geçiyor, domates bibi 15-20 lira değer etiketleriyle tezgahlarda duruyor. Semere derseniz o tamamıyla begayet oldu. İnsanlarımız etin kokusunu unuttu. Vücut ve Süt Kurumu gâh kucak etlerine tenzilat yaptı diye bir haftadır yandaş medyada benzeri alayiş valayiştir gidiyor. Et ve Süt Kurumu’nun Türkiye genelinde birçok mağazası var? topu 18. Kavim karışık ete ulaşabiliyor mu? Hangi gezer. Kuyruklar uzadıkça uzuyor. Mevrut kıymalar öğlen olmadan bitiyor. Amma gürültüye bakarsanız çarşıda, pazarda, markette deri fiyatları olağanüstü düştü; budun deri yemekten çatladı sanırsınız. Ülkeyi yönetemeyenler tekrar algıyı yönetmeye uğraşıyor. Markette kıymanın yeryüzü ucuzu bibi 120 lira, kalitesine bakarak 160 liraya büyüklüğünde gidiyor. Milletimiz, eti geçti, suyunu kaynatmaya kemik alamaz halde.
“TARIMIN ORTAYA ÇIKTIĞI BU TOPRAKLARDA ÇOCUKLARIMIZ YETERLİ BESLENEMİYOR”
Tarımın ortaya çıktığı bu topraklarda çocuklarımız tam beslenemiyor. Güçlükle beslenme, çocuklarımızda çıpa eksikliği, kamet kısalığı, öğrenme bozukluğu ve elan nice ilinek bırakıyor. Ayrımsız nesli ayn bakarak bakarak kaybediyoruz. ‘Proteini deri adına bakliyattan alalım’ desek, tıpkısı kilo nohut 40 liraya büyüklüğünde isabet. Zayıf fasulyenin kilosu 30 teklik. Mercimeğin kilosu 47 teklik. ‘Yeryüzü haleldar protein’ dediğimiz yumurtanın kartonu 54 teklik. Vatandaşlarımız yemeden içmeden midesinin gurultusunu kesmeye çalışsa beyaz somun paketlemek olmuş 4 teklik. Ilkokul nefis tıpkısı ev günde 10 aldatmak tüketse benzeri ayda yemeden içmeden somun aldatmak masrafı bin 200 liralık. Yurttaş patatesle, makarnayla günü geçirmeye çalışsa aynı paket küçük makarnanın fiyatı 10 liradan, tıpkı kilo patates 11 liradan başlıyor. Daha aşındırmak açmak amacıyla bunun yağı var, salçası var, soğanı var. Bu kifayetsizlerin elinde milletin tenceresi kaynamaz oldu.
“MİLYONLUK FİYATLARLA OCAK ALMAK SABİT GELİRLİ İÇİN ARTIK MANZARA ÖTESİ”
Daraç gelirlinin vazgeçilemeyecek esas masraflarından biri beslenmeyse ötekisi de tahaffuz. Milyonluk fiyatlarla ev kabul etmek, çakılı gelirli için daha çok tayf ötesi. Kiralar ise almış başını gitmiş. TÜİK’e bakarak son tıpkı yılda kira artışı yalnız yüzde 26,8. Vatandaşla açık alay ediyorlar. TÜİK’in makyajlı rakamlarını bırakıp hayatın gerçeklerine baktığımızda ise kiralar akıbet aynı yılda Adana’de yüzdelik 144, Bursa’üstelik yüzde 149, Ankara’üstelik yüzde 156, İstanbul’üstelik yüzdelik 161, İzmir’bile yüzde 164 artmış. Ama fazlası de var.
“GENÇLERİMİZ, GİDECEKLERİ ÜNİVERSİTELERDEN GEÇMIŞ GİDECEKLERİ İLLERDEKİ BARINMA İMKANLARINA, KİRALARA BAKIYOR”
Darülfünun tercihleri sona erdi. Geçenlerde bile sonuçlar açıklanacak. Gençlerimiz, gidecekleri üniversitelerden geçmiş gidecekleri illerdeki barınma imkanlarına, kiralara bakıyor. Öğrenci sayısıyla öne çıkan illerimizde son tıpkısı yıldaki kira artışları korkunç. Kiralar Eskişehir’üstelik yüzde 162, Konya’birlikte yüzde 173, Erzurum’bile yüzdelik 130, Antalya’üstelik yüzdelik 244 kalık. Darülfünun düzen sonuçları açıklandığında bu kiraların nerelere gideceğini Tanrı agâh. Başka illere gidecek çoluk çocuk ve aileleri şimdiden esmer kara düşünüyorlar. Çürümüş Saray rejimi, namına yazlık, kışlık, giden, uçar saraylar yaptı. Amma gençlerimizin mikro ve tahaffuz sorununu 20 yıldır çözmedi.
“HAFTALIK ÖLÜM SAYILARI HAZİRAN ORTASINDA 17 İKEN ORAK AYI BÖYLELIKLE 337’YE YÜKSELDİ”
Bu çürümüş Saray düzeninde, vatandaşlarımızın borçları birlikte olağanüstü seviyelere geldi. Manisa’birlikte bire bir vatandaşımız hususi hastanenin başhekimine, ‘Böbreğimi kıymak istiyorum. Borcum çok. İsteyen olursa bana veri verir misin’ diyerek ricada bulunuyor. İşte bu, sözün bittiği yerdir. Saray rejimindeki çürümenin milletimizi getirdiği yerin özetidir. Pandemi döneminde modern ülkeler vatandaşlarını aracısız dirimlik destekleriyle ayakta tutarken Saray, insanlarımıza destek yerine namus borcu verdi. Vatandaşlarımızın borçları alışılmamış seviyelere sıçradı. beraber pandemi demişken Koronavirüs vakalarında baştan hızlı aynı artış görülüyor. Haftalık ölüm sayıları, haziran ortasında 17 iken temmuz böylelikle 337’ye yükseldi. Takkadak beş haftada memat sayıları 20’ye katlandı. Toplam memat sayısında 100 bin sınırına dayandık. Hükümetten bu konuda dahi işaret bulunmayan. O yüzden fariza tekrar vatandaşlarımıza düşüyor. Lütfen şahsi tedbirlerimizi artıralım. Peçe, meydanlık ve hijyene yeniden dikkat edelim.
“PANDEMİ DÖNEMİNDE ARŞA ÇIKAN DÜYUN BUGÜN ARTIK ÖDENEMEZ SEVİYELERE ULAŞTI”
Pandemi döneminde mütezayit düyun demiştik. O dönme arşa çıkan düyun zaman imdi ödenemez seviyelere ulaştı. Bu yılın önce beş ayında ödeyemediği bireysel itimat ve cesaret kartı borcu yüzünden takibe düşen yurttaşlarımızın sayısı, güzeşte yılın tıpkı dönemine göre yüzdelik 83 artarak 748 bine artık. 748 bin hanenin kapısına icra memurları dayanmış. Ülkemizde bibi 4 milyon 147 bin 977 kişinin ödenmemiş vezneci borçları zımnında yasal takibi bitmeme ediyor. İcra dairelerinde tanıdık mecmu dosya sayısı ise akıbet tıpkısı yılda 1 milyon 466 bin artışla 24 milyon 53 bine eski durumda. Milletimiz, elden hanay pahalılığı altında değil benzeri takanak tsunamisi altında birlikte ezim ezim eziliyor. Ödenemeyen borçlara faiz konusunda nema biniyor, giderek içinden çıkılmaz ağıl geliyor. Tığ, buradan aynı çağrıda bulunuyoruz. Yandaşlarınızın yüreklilik borcunu, algı borcunu yapılandırmayı biliyorsunuz. Vatandaşlarımızın banka borçlarını yapmak üzere bile çabucak adım atın. Sunma azından borcun vadesini iz, ürem yükünü hafifletin. Milletin sırtına yüklediğiniz takanak daha çok ağırlaşmasın. Siz yapmazsanız beş altı ay bilahare bunu üstelik biz yapacağız.
“BU MADEN YORGUNU BIRICIK KİŞİLİK YÖNETİM MİLLETİN ÖNÜNÜ TIKIYOR”
Bu kerem balaban bir ululuk, bu ulus büyük bire bir millettir. Milletimiz gelişigüzel şeyin genişlik iyisini adalet etmektedir. Türkiye’nin ekonomisini çok kısa sürede düze çıkaracak gücü da potansiyeli de vardır. Haddinden Fazla balaban tıpkısı coğrafi konuma, taze tıpkısı nüfusa, fedakar emekçilere, dünyanın seçme birlikte ter döken hareket insanlarına, ihracatçılara sahibiz. Pandemi sonrasında kısalan sunu zincirleri bize bu avantajlarımız nedeniyle çokça muhteşem fırsatlar sunuyor. Avantajlarımızı kullanabilir, potansiyelimizi hayata geçirebilir, üçü beş, beşi on yapabiliriz. Amma bu eroin yorgunu yegâne yabanlık dalavere milletin önünü tıkıyor. Bu çürümüş hile, atalarımızın bizlere canları, kanları pahasına bıraktığı bu toprakları biz vatandaşları için cehenneme, elin insanları içinse ‘eğlence parkına’ çevirdi.
“PARAMIZI PUL ETTİLER. MUAZZAM ÜLKE, ‘BİR MİLYONCU MAĞAZASINA’ DÖNDÜ”
Paramızı pul ettiler. Muazzam şehir, ‘bire bir milyoncu mağazasına’ döndü. Bu milletin emeğini peşkeş çekiyorlar. Neymiş bizi kıskanan Almanya’nın emeklisi, sahillerimize boydan boya uzanıp tatil yapıyor. Güneşimizin, kumumuzun keyfini çıkarıyor. Bizim emeklimiz, üç kuruş maaş promosyonu aşkın alacağım diyerek yazın sıcağında o banka senin, bu banka benim koşturuyor. Bu hak mıdır, yerinde mıdır? Bittabi Alman üstelik gelsin, Fransız dahi gelsin, Zalim üstelik gelsin, Amerikalı üstelik gelsin, bu ülkede dinlence yapsın. Ancak elin emeklisi dünyanın bire bir ucundan gelip bu güzelim ülkede keyfederken benim emeklim evinden çıkıp biraz beniz kilometre kat gidip Ege’da, Akdeniz’dahi tatil yapamıyorsa burada insaf de yoktur, türe birlikte yoktur. Eksantrik ülkelerin gençleri yaz tatillerinde mevki talih gezip dünyayı tanırken benim gencim arkadaşlarıyla sokağa çıkıp tıpkısı öz, bire bir kahvehane somurmak için elli defa düşünüyorsa işte bu, Saray’daki çürümenin gençlerimizin hayatına koyduğu ipotektir. Bizim insanımız seçkin geçen devir fukaralaşırken, masasına peynir, zeytin koyamazken bugün elin oğlu mükellef bir kahvaltı ziyafeti çekip ayrımsız bile üstüne ‘Geleneksel Türk kahvaltısı be, bu gördüklerinizin hepsi 12 dolar. Amma devlet ha’ diyerek eğleniyorsa bu, çürümüş Saray rejiminin milletimize yaşattığı utançtır. Biz, boşuna ‘Saray rejimi eve sapık, ele bol’ demiyoruz.
“HENÜZ ÇOK VAKİT KAYBETMEDEN BU ÇÜRÜK DÜZENİ SANDIKTA EVİNE GÖNDERMENİN VAKTİ GELDİ”
Bu çürümüş kefaret, bugüne büyüklüğünde ağababa yadigarı şeker hastalığı fabrikalarını, milletin kağıt üreten SEKA’sını, çıpa-çelik üreten Ereğlisi’ni; çimento, basılmış ve elan birçok yayın üreten fabrikalarını, TEKEL’ini, Sümer Holding’ini, limanını, arazisini 63 milyar dolara sattı. Sata sata elde aynı husus bırakmadılar. Bunların yönettiği ülkede bu kavim TELEKOM peşkeşini gördü, bu kavim Tank Palet peşkeşini gördü, bu budun TÜRKŞEKER’in onlarca dönüm arazisinin iki daire parasına pekâlâ satıldığını gördü. Şimdi kanla kazanılmış bu ülkenin topraklarını, vatandaşlığını doların yeşili amacıyla satıyorlar. Bunları yaparken bile çürümüş düzenin yetkilileri, ‘Ülkemizin yıldızı parlıyor. Bizden önce bu talih şişman enjeksiyon üretemiyordu, bakın demin neler üretiyoruz’ diye ahkam kesebiliyor. Bundan Sonra daha aşkın hoppadak bu asilsiz düzeni sandıkta evine göndermenin vakti geldi.
“BUNLARIN SANDIKTA BİLETİNİ TEFRIK ETMEK İÇİN BİZE KATILIN”
Bugün saraylarda oturan Erdoğan, 2011’üstelik henüz Keçiören’da tıpkısı apartman dairesinde otururken ne diyordu; ‘Şayet 8 yıl ilk aldığın asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, ekmekten bugün elan az alıyorsan bize rey verme’. Fenomen bu büyüklüğünde basittir. Eğer bu ucube Saray rejimi kurulduğundan bu yana aldığınız ücretle çıktı daha beş altı cilt, henüz birkaç benzin, henüz birkaç husye, daha az peynir alıyorsanız bunların sorumlusunu görün. ve bunların sandıkta biletini kesmek üzere bize katılın. Bu çürümüş düzenden önce 50 liralık benzinle dümen ederken şimdi bire bir 50 liralık benzen ibrenin ışığını bile söndürmüyorsa bunun müsebbibi ki, iyicene tıpkı bakın. Bize katılın.
“ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE İKİ NAMZET DEĞİL, İKİ ANLAYIŞ YARIŞACAK”
Önümüzdeki seçimde iki aday değil, iki telakki yarışacak. Ayrımsız tarafta ‘Harun olacağız’ diye niteleyerek Karun olanlar, değişik tarafta senin kadar mütevazı yaşayanlar. Benzeri tarafta milletin afif analarına küfredenleri koruyanlar, milletin kesesinden nema lobilerinin, dolar baronlarının, yandaş müteahhitlerinin kasasına borular döşeyenler, başka tarafta bu vurgunu bitirmeye kararlı, milletten çalınanları namına koyacak utangaç, haklı kadrolar. Bire Bir tarafta dediğim dedikçi, milletin cebini boşaltan, otoriter Saray rejimini ülkenin başına bela edenler, ayrıksı tarafta budun iradesinin tecelligahı Gazi Divan’i devlet yönetiminin merkezine kullanmak isteyen demokratlık aşıkları. Temelsiz tahta çivi tutmaz. Bu çürümüş kefaret daha çok iflah gayrimümkün. Bütün vatandaşlarımıza sesleniyoruz: Sözümüz milletimize, katılın bize.”
“Demokrat Parti (DP) Kalabalık Milletvekili Cemal Enginyurt, canlı yayın sırasında gazeteci Seçme Şimşek’i yanındakilerle birlikte zedelenmek etti. Bir zamanda Demokrat Öğür Budun İttifakı’nın dahi tıpkısı parçası, Enginyurt’un bu eylemini CHP zahir değerlendiriyor” sorusuna Öztrak, şu yanıtı verdi:
“HİÇBİR ŞİDDET OLAYINI TASVİP ETMEMİZ KABIL DEĞİLDİR”
“CHP olarak, tek çaba olayını ikrar etmemiz mümkün değildir. Basın özgürlüğüne, matbuat mensuplarına uygulanacak şiddeti hiç kabul edemeyiz. Ülkemiz serencam dönemlerde basın özgürlüğü endeksinde giderek sonuç sıralara akla yatkın iniyor. Basın mensuplarına çokça kısık çaba uygulanıyor. Bunun temel sebebi birlikte siyasal hava yuvarı. Alelhusus Saray’ın kutuplaştırarak fikir kabul etme stratejisi, insanları birbirlerine alın momentum uygular ağıl getiriyor. Serencam dönemde gazetecilere ve siyasetçilere yapılan saldırılara bakalım: Ağır Hak Demirağ, Sabahattin Önkibar, Kasıt İde, Orhan Uğuroğlu, Selçuk Özdağ. Hep bu insanlara alın hem de canlarına kastedecek şekilde hız uygulandı. Geçmiş çağ meydana gelen eylem zımnında ortalığı birbirine katan taraftar medya o periyot ortalarda hiç görünmedi. Biz, o bölüm bile karşı çıktık, bugün dahi şiddetin tamamına, özellikle de basın mensuplarına karşı uygulanan şiddete alın çıkmaya, bunu benimsememeye devam ederiz. Bizde tekme ölçüt olmaz.”